Site icon Sapiens Medya

Roma’nın Gölge Yöneticileri

Roma'nın Gölge Yöneticileri Kapak Görseli

Roma’nın Gölge Yöneticileri: Giriş

“Roma’nın Gölge Yöneticileri” adlı yazımızda, Aetius ve Aspar’ın yaşamlarını ve yönetime olan etkilerini inceleyeceğiz. Gelin, Roma tarihi açısından oldukça önemli olan bu iki generali hep beraber inceleyelim.

Daha fazla bu türde yazıya ulaşmak için Tarih kategorimizi ziyaret edebilirsiniz.  

Flavius Aetius ve Erken Yaşamı

Roma’nın Gölge Yöneticileri arasında bulunan Flavius Aetius, M.S. 391’de Moesia eyaletinin aşağı Tuna bölgesinde doğdu. Saltanatı sırasında, yalnızca birkaç yıl sonra eskiden hükümetin başında bulunan Theodosius 395’te öldü. İmparatorluk, Honorius’un Ravenna’da ve Arcadius’un Konstantinopolis’de bulunan küçük oğulları arasında kalıcı olarak bölünmüştür. Önde gelen bir Roma generalinin oğlu olan Aetius, genç yaşta askeri hizmete alındı. Sonrasındaysa imparatorluğun barbarlarla olan anlaşma ilişkilerinin bir parçası olarak önce Vizigotlara.Daha sonrasında ise Hunlar’ a bir iyi niyet rehinesi olarak gönderilmiştir. Aetius, Hunlar arasında bağlantılarını geliştirirken, birçok barbar imparatorluğun sınırlarına da ulaşmıştır. Sonrasında Alanlar’dan başlayarak Suebiler ve Vandallar 406’da Ren Nehri’ni geçti son olarak da İspanya’ya yerleştiler.

Bu arada Vizigotlar’ın imparatorluk ile olan ilişkileri sarsılmıştır ve 410 yılında Roma’yı yağmalamışlardır. Ardından Vizigotlar, Alanlar ile olan savaşta Roma İmparatorluğu’na yardım etmişlerdir. Bununla birlikte de Akitanya’ya yerleşmişlerdir. Bu sırada, Franklar ve Burgonyalılar yavaşça Galya’ya ilerlemiştir. Ancak önceki göçmenlerin aksine, bu kabileler asimile edilmemiş bütünsel kimliklerini sürdürürmüşler ve İmparatorluğun iç siyasetini yeniden şekillendirirmişlerdir. Bu sorunlar, imparatorluğun çevresel bölgelerindeki hükümet otoritesinin zayıflamasına neden olmuştur. Hatta bir dizi iç savaş durumu daha da kötüleştirmiştir. Bu durum, 423’te Honorius’un ölümüyle Hun anlaşmasının sona ermesine ve Aetius’un Ravenna’ya dönmesine yol açmıştır. Sonuç olarak, Valentinianus’un saltanatının başlangıç yıllarında 425’te Batı’nın askeri durumu, İtalya’da Felix, Galya’da Aetius ve Afrika’da Bonifacio tarafından yönetiliyordu.

Flavius Aetius ve Hun Tehlikesi

Bu süreç içerisinde Aetius, Vizigotlar ve Franklar üzerinde önemli zaferler kazandı. Ancak üç general arasındaki rekabet sürekli barış içinde devam etmeyecektir ve ilerleyen süreçte beklenildiği gibi aralarında sürtüşmeler yaşanacaktır. 429’da Vandallar Kuzey Afrika’ya geçerek Kartaca’yı tehdit etti. Bu durum İmparatorluğun ana vergi kaynağını elinden aldı. Bu çifte darbe, Aetius’u Hun desteklerinden mahrum bıraktı ve imparatorluğu iflas ettirdi. Doğrudan sonuç olarak, Aetius 443’te Pannonia’yı Hunlara bırakmak zorunda kaldı. Ardından Franklar Galya’nın daha fazlasını ele geçirdi. İmparatorluk otoritesinin daha çok sarsılması ile beraber Suebiler de İspanya’nın büyük bir kısmını ele geçirdi. 446’ya gelindiğinde, ihmal edilen Britanya tamamen imparatorluktan uzaklaştı. En büyük tehlike 451’de ortaya çıktmıştır ve Attila imparatorluk aile kavgalarını bahane ederek Galya’yı istila etmiştir. Daha sonrasında ise Aurelianum’u kuşatmaya başlayarak büyük bir panik yaratmıştır.

Flavius Aetius’un bir tasviri. (Görsel Kaynağı: Byzantium-Blogger)

Son Romalı ve Hunlarla Mücadele

İşte bu zamanda Tanrının Kırbacı ile yüzleşmek adına Aetius bir koalisyon ordusu hazırlamaya karar verdi. Bu koalisyon, Roma, Vizigotlar, Franklar, Alanlar ve Burgonyalılar’dan oluşuyordu. Koalisyon, Hunları kuşatmayı kaldırmaya zorladı ve 451’de Châlons Muharebesi’nde onlara karşı savaştı. Savaş berabere sonuçlandı, ancak bu savaş, Hunların yenilmezlik efsanesini kalıcı olarak etkilemiştir. Galya’da başarısız olan Attila, sonraki hedef olarak İtalya’yı istila etti, Aquileia’yı yıktı. Daha da ileriye giderek Po Nehri’ne ulaştı. Aetius’un zorlamaları ve ayrı bir Roma saldırısıyla karşı karşıya kalan Attila, Papa Leo ile anlaşma yaparak Roma’dan geri çekildi. Lakin bir yıl içinde Attila’da öldü. Bununla birlikte Hunlar önemli bir isyanla karşı karşıya kaldılar. 454’te kesin bir şekilde yenilerek bir daha toparlanamadılar.

Hunlar’ın çöküşü Aetius’u mahkum etti ve aynı yıl için Aetius Valentinianus’un emriyle öldürüldü. Ardından imparator, Aetius’a sadık birliklerce intikam için çıkarılan isyanda öldürüldü. Aetius’un ölümü, imparatorluğun çöküşüne karşı son engelin ortadan kalkmasına neden oldu ve bir sonraki yıl Roma yeniden Vandallar tarafından yağmalandı. Yirmi yıl sonra ise Batı İmparatorluğu’nun geri kalanı tamamen istila edildi. Aetius’un yaşamı boyunca yaşanan sürekli başarısızlıklar ve ölümünden sonra imparatorluğun hızla çökmesi, onun sadece imparatorluğun ölümcül düşüşünü bir süre geciktirdiği düşüncesinin birçok kişi tarafından kabul görmesine sebep olmuştur. Bu rolü nedeniyle de ölümü sonrası birçokları tarafından son Romalı olarak yas tutulmuştur.

Châlons Muharebesi’nin bir tasviri. (Görsel Kaynağı: Alamy)

Flavius Ardabur Aspar

Aspar, Doğu Roma imparatorlarının kararlarında büyük etkisi olan bir politikacıydı. Flavius ​​​​Ardaburius Aspar, Alan kabilesinden olan Flavius ​​​​Ardabur’un oğluydu ve adı “at binicisi” anlamına gelmekteydi. Baba, oğul hem ırksal olarak hem de dini açıdan Arian olarak görülmektedirler. İlginçtir ki Arianların, imparatorlukta görev almasını yasaklayan iradelere rağmen ikisi de devlet içinde yüksek mevkilere gelmişlerdir. Dahası Aspar, bir Arian olmasına rağmen imparator olmayı da arzulamaktaydı. Lakin Aspar favorisi olan Markianos’u önce, sonra da Leo’yu Doğu Roma tahtına oturtmuştur. Bu yüzden bazı kaynaklarda Aspar “The King Maker” unvanıyla da anılmaktadır. Bu durum göstermektedir ki Aetius gibi güçlü siyasi ve askeri özellikleri olan bir aile, hem Romalı hem de Romalı olmayan etki alanlarının kaynaklarına hükmedebilmektedir.

Aspar ve büyük oğlu Ardabur, Aspar Missoriumu. (Görsel Kaynağı: Wikimedia)

Aspar ve Yükselişi

Aspar, babasının 424 yılında Batı tahtını gasp eden Ravennalı Joannes’a karşı düzenlediği seferde etkili olmuştur. Joannes, Aspar’ın birliklerinin Ravenna’ya girmesine izin veren subayların ihanetine uğrayarak taht mücadelesini kaybetmiştir. Sonrasında imparatoriçe Galla Placidia ve oğlu III. Valentinianus tahta çıkmıştır. Aspar ve kabilesi, birlikte Afrika’ya seyahat eden ve burada yeni bir Germen devleti kuran Vandalların kralı Genseric ile de barış görüşmelerine katılmışlardır. Afrika seferinin ardından 434 yılında Aspar’a konsül unvanı verilmiştir.

Markianos’un yedi yıllık iktidarı sırasında gücünün büyük bir kısmı Aspar ve oğlu Ardabur’a dayanıyordu. Ayrıca Markianos’un tahta çıkışında kıdemli Augustus olan III. Valentinianus’a danışılmamıştı bu durumda, diğer veliaht Valentinianus’un Aspar’a karşı koyacak gücünün olmaması da etkilidir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Aspar ve oğlu Arian oldukları için imparatorluk içerisinde hor görülmektedir. Ancak Leo tahta çıktıktan sonra 459 yılında halk tarafından sevilmek adına güçlerini hayır işleri için kullanmaya başlamıştır (örneğin Aspar Sarnıcı). İmparator Leo, Aspar’ın hamisi ile tahta çıktıktan sonra Aspar’ın gölge yöneticiliğiyle bir piyon gibi tahta kalmak istemiyordu. Bu sebeple de idarede mutlak hâkimiyetini sağlamak amacıyla harekete geçmeye karar verdi.

Leo Mücadeleye Başlıyor

Leo, 460 yılından itibaren, Aspar’ın egemenliğini giderek zayıflatmıştır. İmparatorun, 460 veya 461’de, Aspar’ın imparatorluk muhafızları üzerindeki baskısını hafifletmek amacıyla kurulan seçkin bir saray muhafızları Ekskübitörler, bu süreci kolaylaştırmıştır. Ekskübitörlerin kurulmasıyla beraber birçok İsaurialı bu birliğe katılmıştır. 466’da, İmparatorluğun içindeki engebeli dağlardan gelen bir İsaurialı olan Tarasis, Aspar’ın oğlu Ardaburius’un Sâsâniler ile ihanet işlediğine dair Leo’ya kanıt getirdi. Bu iddianın bazı gerçeklik payı yüksektir, çünkü Aspar, iddianın üzerine oğlunu görevden görevden almıştır. Hatta Leo, Ardabur’a karşı bir denge sağlaması adına İsaurialı’ya Ekskübitörlerin komutasını vermiştir, sonrasında ise Tarasis’in, kızı Ariadne ile yapacağı evliliğe müsaade etmiştir. Sonralarında ismi Zenon olacak olan yarı barbar asker Tarasis evlilik yoluyla soylu bir konuma gelecek sonrasında da imparator olacaktır. Ailesi Zenon’a bağlı olduğundan Leo, artık Aspar’ın Gotlarına karşı savaşabilecek İsaurialılardan oluşan düzenli bir savaşçı birliğe sahipti.

Tarihçiler, Leo’nun ariusçuluğa karşı uyguladığı siyaseti başarılı olarak değerlendirmektedirler. Got olan Jordanes, ariusçuluktan dönmüştür ve Leo tarafından magister militum olarak atanmıştır. Brian Croke, konuyu şöyle özetlemiştir: “Sadece Jordanes’i Aspar’ın himayesinden kurtarmaya yardımcı olmakla kalmadı aynı zamanda Leo’nun siyasi iddialarını elde etmek için Ortodoks/Aryan paradigmasını nasıl kullandığını gösterdi.”

Bununla birlikte, Leo’nun 468’de Kuzey Afrika’yı geri almak için gönderdiği donanması yenilgiyle geri döndü. Bu durum, Aspar ile olan inişli çıkışlı ilişkilerinde üstünlüğü yeniden ele geçirmesine izin vermiştir (yenilgi büyük oranda Basiliskos’a mal edilmiştir ve yenilginin maliyeti bir yıllık devlet gelirine eşittir).

Zenon’a Aspar tarafından başlatılan suikast girişimi, İsaurian’ın sürgüne gönderilmesine sebep olmuştur. 470 yılına gelindiğinde, Aspar’ın oğlunun ve eski konsülünün (459), Julius Patricius’un Sezar olarak yükseltilmesi gerektiği ortaya çıktı. Leo kendisini korumak üzere hazırlandığında, Aspar aynı zamanda oğlunun imparatorun kızı Leontia ile evlenmesini planlamıştır. Aspar’ın uzun vadeli planları Romalılaşmış oğlunun, Leo’nun yerine tahta geçmesinin mümkün olabileceğini göstermiştir. Bu durum, artık Leo’nun sabrını taşırmıştır.

İmparator Leo’nun Louvre müzesinde bulunan bir büstü. (Görsel Kaynağı: Wikimedia)

Flavius Aspar’ın Sonu

Leo, genç oğlunun ölebileceği endişesi yaşamış olmalıydı. Ayrıca Patricius ile evlilik anlaşmasını yaptıktan sonra ihtiyaç duyduğu zamanı kazanmış gibidir. Gerçekten de buna bağlı olarak, 471 yılına kadar Konstantinopolis’e siyasi istikrarın yeniden sağlandığı görülmektedir. Leo bir kez daha, Aspar’ın haberi olmadan beklenmeyen bir tuzak kurmuştu. Yaklaşık yetmiş yaşında olan Aspar, bir aristokrattı ve yaşayan en yaşlı konsül olarak senatonun lideriydi. Ayrıca büyük konseyin sarayda düzenlenen bir toplantısına geldiğinde silahsız ve korumasız bir haldeydi. Leo’nun Ekskübitör suikastçıları, hiçte hazır bulunmayan Aspar’ın hesaba katmadığı ve beklemediği bir durumdu. Sükastiçler, odaya girdikten kısa bir süre sonra onu pusuya düşürerek saldırmışlardır (Bu süreçte Patricius bir süre hayatta kalmış olabilirdi). Suikasta karışan Ekskübitörlerin isimleri, kaynaklarda belirtilmemektedir, ancak bu yapıların hizmet ettikleri imparatorun ellerindeki birer fedai gibi oldukları söylenebilirdi.

Leo’nun hayatı tehlike altındaydı. Cinayetlerin ardından başkentte isyanlar başladı. Aspar’ın, Comes Ostrys tarafından yönetilen silahlı adamları saraya hücum etmiştir ancak Ekskübitörler onları zorlukla da olsa savuşturabildiler. Ostrys, Aspar’ın sevgilisiyle kaçmış ve “ölü adamın Ostrys dışında dostu yok” diye bağıran şehir halkının saygısını kazanmıştır. Zenon’un sadece Aspar’ın ölümünden sonra başkente dönmesinin güvenli olduğu görünüyordu. Bu durum, Leo’nun cinayetlerin öncesinde ne kadar tehlikede olduğuna bir kanıtı olarak gösterilebilir.

Sonuç

Aspar’ın suikastının ne kadar adaletli olduğu konusunda tartışmalar vardır. Bazı Bizans kaynaklarında hoşnutsuzluk açıkça görülmektedir ve hatta imparatorun muhalifleri, Leo’nun lakabı olan ‘kasap’ı alay olarak kullanmışlardır. Ancak herkes cinayetleri kınamamıştır. Justinian’ın hükümdarlığı sırasında ve sonrasında yazan tarihçilerin eserlerinde, Leo’nun Aspar’a karşı sıkı duruşunu öven ifadelere rastlarız. Marcellinus Comes; cinayetleri, bir Ortodoks imparatorun “bir Arian ve onun Arian ailesini” yok etmekte haklı olduğu şeklinde savunmuştur. Ancak bu durum, Ardabur ailesinin sonunu getirmemiştir. Aspar’ın torunu Flavius Areobindus Dagalaiphus Areobindus, 480 yılında purpuraya sahip Theodosianus prensesi Anicia Juliana ile evlenmişti evlenerek ailenin soyunu devam ettirmiştir. 512 yılında, isyancılar Areobindus’u potansiyel alternatif bir imparator olarak düşünmüşlerdir. Dolayısıyla da şiddet eylemleri (Aspar’ın öldürülmesi) Roma’nın gölge yöneticileri yakın düşmanlarını ortadan kaldırabilirken, onların ailelerini ortadan kaldıracak kadar etkili olmayabilmektedir.

Kaynaklar

Exit mobile version