“Kısaca İşgal Altında Benelüks”le İkinci Dünya Savaşı’nda, Batı Cephesi’nde insan haklarının ihlaline tanıklık edeceksiniz.
2. Dünya Savaşı, kronolojik (zaman bilimsel) açıdan 1 Eylül 1939’da Alman ordularının (Wermacht) Polonya’yı işgali ile başladı. Bunun ardından Fransa ve Müttefik Grubu’ndan Britanya İmparatorluğu, Almanya’ya savaş ilan etti. Böylece Batı Cephesi açılmış oldu. İtalya da Mihver Devletleri’nden (Eng: Axis Troop) Almanya’yı destekledi. Avrupa ikiye bölündü ve büyük bir savaşın getirilerini hissetti. Bu savaş 6 yıl sürdü. Gerisinde en aşağı 55 milyon insanın hayatını kaybetmesine yol açtı.
Odak konumuz olan Batı Cephesi, İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli cephelerinden biriydi. Bu cephede etkin olan Cermen askerî psikolojisi ve Benelüks’teki sosyolojik durum, savaşın seyrini belirleyen faktörlerden yalnızca ikisiydi. Ancak belki de en etkilisiydi. Bu yazımızda işgal altında Benelüks toplum yapısının ve Alman askerlerinin psikolojik dünyaları hakkında bilmeniz gerekenleri ele alacağız. Batı Cephesi Sosyolojisi hakkında daha fazla bilgi edinmek için okumaya devam edebilirsiniz.
Bir seri şeklinde tasarısını oluşturduğumuz bu makale dizisini ve daha fazla yazıyı okumak için Tarih kategorimizi ziyaret etmeyi unutmayınız.
Kısaca İşgal Altında Benelüks: Ön Söz
2. Dünya Savaşı boyunca yeni teknolojiler geliştirilmiş, silahlar üretilmiştir. Savaş süresince Yeni Dünya Kıtaları da (Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avustralya) harekete geçmiştir. İkinci Dünya Savaşı, bir “dünya savaşı” şeklini almıştır. Savaşın ayak sesleri, aslında 1918’den bu yana Almanya’da kendisini duyurmuştur. Weimar Cumhuriyeti, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Alman İmparatorluğu’nun dağılması ile kurulmuştur. Bu cumhuriyet zaman zaman iç karışıklıklara giderek bir dağılma sürecine girmiştir. Batısındaki sanayi bölgesi (Rheinland), Fransa’nın kontrolünde olan ama bir nevi özgür cumhuriyet olan Weimar Cumhuriyeti, askeri bir rejimdir. Tabii ki kısa zamanlar içinde de bu cumhuriyet, fazlaca rejim değişikliklerine gitmiştir.
İlk başta Bavyera’da geçici komünist bir rejim, Wittenberg’de geçici sosyalist bir rejim, Berlin ve Köln’de militarist bir rejim kurulmuştur. Rejimler kendi aralarında çatışmıştır. Ek olarak Hitler’in de içinde bulunduğu Alman İşçi Partisi’ndeki (Deutsche Arbeiter Partei) azınlıklar darp edilmiştir. Hitler, komünistlerin Alman savaş anıtlarını yıktığını görmüştür. Bu olaya çok sinirlendiğinden “Kavgam”da (Mein Kampf) pek çok kez bahsetmiştir. Aslında ordu, Hitler’i Alman İşçi Partisi’ne bir ajan olarak tahsis etmiştir. Fakat Hitler zaman geçtikçe ordunun gidişatını beğenmeyerek partiyi Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ne (Nationalle Socialismus Deutsche Arbeiter Partei) çevirmiştir. Daha sonra parti, ilk seçimlerine gitmiştir. Partiye bağlı olan Gestapo grupları sokaklarda Yahudileri ve en çok da azınlık grupları darp ederek paralarına el koymuş, onları aşağılamaya ve ırkçılık yapmaya zorlamıştır.
Kırılma Noktası
Bu olaylardan sonra her şey 1932’de genel olarak Hitler’in başbakan seçilmesi ile durma noktasına gelmiştir. Tarih tekerrür etmiş, Almanya’yı yarı militaristik bir rejim tekrardan etkisi altına almıştır. Almanya’da bunlar olurken Fransa’da Komünist Parti meclisten atılmış ve yasaklanmıştır. Britanya’da Neville Chamberlain hükümeti kurulmuş, Amerika’da Bay Wilson istifa etmiştir. Öte yandan Rusya’da Kızıl Devrim tamamıyla gerçekleşerek Lenin’in ölümüyle yerine Stalin gelmiştir. Dönemin Alman Cumhurbaşkanı Karl von Hindenburg 1934’te ölünce Hitler, kendini Alman şansölyesi ilan etmiştir. Böylelikle Almanya’nın tek yöneticisi konumuna gelmiştir.
Kanla Birlikte Gelen Büyüme
Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun Almanya ve Avusturya bölümleri, 1806’nın sonuna kadar beraber yaşamıştır. Bu birliktelikten sonra iki bölüm, ilk defa “Anschuluß” (TR: Birleşme) ile tekrardan birleşmiştir. Britanya ve Fransa, bu olaya sesini çıkartamasa da Hitler Avusturya’yı işgal ederek kendine bağlamayı bilmiştir. Daha sonra Hitler, 1938’de Çekoslovakya’nın Südetenland bölgesini işgal etmiştir. Münih’te Neville Chamberlain ile bir araya gelerek yaptığı küçük bir antlaşma ile daha fazla ilerlemeyeceğinin garantisini vermiştir (?). Ancak Chamberlain, Londra’ya döner dönmez Hitler Çekoslovakya’ya savaş ilan etmiştir. Artık her şeyin savaşı getireceği bellidir. Hitler, yerinde durmayarak büyük bir çoğunluğunu Almanların sağladığı Polonya’ya savaş ilan etmiş ve onu işgal etmeye başlamıştır. Ardından izleyen birkaç saatte az önce anlattığımız olaylar silsilesi cereyan etmiştir.
Savaşın genel durumu Avrupa’da durgunlaşsa da zamanı geldiğinde Pasifik’e sıçramıştır. Japonya’da da İmparator Hirohito öncülüğünde bir ada savaşına dönüşmüştür. Ama gerçek anlamda bütün ölümler ve bütün askerler Avrupa üstünde hareket etmişlerdir. Polonya, savaşın en yıkıcı durumunu yaşamıştır. Halkının %25’ini kaybeden Polonya, 25.000.000 insan kaybeden Sovyetler Birliği, soykırımda yok olan 8.000.000 Yahudi, pek çok Sırp ve Slav ırkı savaşın geride bıraktıklarından sadece birkaçıdır. Harbin geride bıraktıklarından en etkilisi ise Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ”Soğuk Savaş” sürecidir. Soğuk Savaş, bütün dünyayı iki küreye ayırmaya yetecektir. 1945’ten 1991’e kadar süren bu Soğuk Savaş, “piyasa ve emek” kavramını günümüze getirecektir. Aslında bu kavramlar Victoria Çağı’ndan itibaren bulunsa da gerçek anlamda bu dönemde ses getirmiştir.
Kısaca İşgal Altında Benelüks: Öncesindeki İşgaller
Almanların bu savaştaki asıl planı, ”aşağılık ırk” olarak adlandırdıkları “UnterMensch” yani “alt insanlar”ı yok etmektir. Ardından Almanlar, bir “öjeni” (Eugenik) politikasıyla üstün insanlar oluşturmayı hedefliyordu. Sırpların, Yahudilerin ve Aryan (Arisch) olmayan Alman ırklarının öldürülüşünün tek sebebi buydu. Aslında Hitler’in savaşı başlatmasının bir diğer sebebi ise Avrupa’da yaşayan Almanları birleştirerek bir Alman Devleti kurmaktı. Bu projeye “Yaşam Alanı” yani ‘’Lebensraum’’ politikası diyordu.
Çekoslovakya’nın işgali, Polonya’nın işgali, Baltık devletlerinin ardından Sovyetlerin işgalinin tek sebebi Almanları birleştirmekti. Hitler, Almanca konuşan bütün ırkları Alman olarak değerlendirmiştir. Ölmeden bir hafta önce imzaladığı siyasi vasiyetinde ise hayatının tek emelinin Almanların birleşerek dünyaya hükmettiği bir sistem olduğu yazıyordu.
1 Eylül 1939′ un ardından kışladan çıkan ve sınıra dayanan Wermacht, Varşova ve Leh Koridoru’nu içine alan bir işgal izleyerek Polonya’yı işgal etti. Üzerine Sovyetlerin de doğudan işgali ile Polonya’yı düşürdü. Luftwaffe de batıya sevk edilen Panzer ve kara ordularını desteklemiştir. Almanlar, 10 Ağustos 1940’ta Belçika ve Lüksemburg üzerinden, Alsas-Loren arkalarından Ren-Ardenler Taarruzu sonucu dört hafta içinde de Galya’yı işgal etmiştir. Dünyanın en büyük sömürge imparatorluğunun (cumhuriyetinin) ana karası bir ay içinde düşünce Müttefik Grubu karşısında nasıl bir gücün olduğunu anlamıştı. Bay Neville Chamberlain istifa ettiğinde yerine muhalefetin başı olan, ünlü Winston Churchill gelmiştir. Churchill, Almanya’ya karşı sert bir tutumda bulunmuş ve adasının işgal edilemeyeceğinin kararını Kral VI. George da onaylamıştır. İstifasının altıncı ayında kanserden hayatını kaybeden Chamberlain’in yerine Bay Churchill’e karşı muhalefet oluşamamıştır.
Britanya Öncülüğündeki Müttefiklerin İşgaller Karşısında Değişen Tutumu
Alman ordusu zaferleriyle gurur duyarken Galya’da yağma ve yıkım yapmaya devam etmiştir. Almanlar, bir grup Cezayirli ve Faslı esire bir kuzuyu canlı şekilde vermiştir. Kuzunun canlı bir şekilde parçalanma görüntülerini kaydetmiştir. Hatta bu görüntüleri propaganda amacıyla da kullanmışlardır. Fransız komünist ve sosyalistlerin sık sık silah kaçırarak direniş başlatmaları fayda etmemiştir. Reichmarschall Hermann Göring’in Luftwaffe bombardımanları, bu direnişleri durdurmuştur. Bay Churchill; Fransız garnizonu, Fransız Özgür Ordusu ve Britanya kuvvetlerinin tahliye edilmesini bizatihi emretmiştir. 26 Mayıs-4 Haziran arasında Dunkirk limanı üzerinden her türlü savaş, balıkçı, tanker gemisi ile Britanya’ya tahliye edilmiştir. Churchill, 340.000 kadar bir kuvveti teslim olmaktan kurtarmıştır. 4 Haziran’da Paris düşmüş ve Fransa kabinesi ile Herr Hitler ateşkes antlaşması imzalamıştır. Harbin büyük propagandalarından birisi ise Birinci Harp’in sonundaki Versailles Ateşkes Antlaşması’nın yapıldığı tren vagonunun getirilerek bu sefer Fransızları ateşkese meyilli etmektir.
Harpte istenilen bütün temel hareketler aslında dört hafta içinde bitmiş gibi görünüyordu. Her ne kadar böyle görünse de dört yıl sonra Normandiya’dan, aralarında tahliye edilmiş askerler de bulunan, devasa bir Müttefik grubu tekrardan “D-Day” kod isimli bir çıkarma yapmıştır. Böylece Müttefikler, Almanya’da yeni bir cephe açmıştır.
Kısaca İşgal Altında Benelüks: İşgalle Süregelen Sosyolojik Durum
Bu dört yıl boyunca işgal merkezi pek farklı görüntüye şahitlik etmiştir. Hollanda ve Doğu Galya’da yaşayan ve Yahudiler (Aralarında ünlü Anne Frank da bulunuyordu.), Anti-Nationalle Socialismus gruplar ve Gestapo karşıtları; gizli ve sessiz yaşamlar sürmüştür. Her biri kanalizasyonlarda, çatı katlarında, tarlalarda ve hatta gizli kilerlerde yaşamıştır. Bu insanları yakalayan Gestapo, mallarına el koyarak onları ya asmıştır. Ya da ancak savaşın sonunda göz önüne çıkan toplama kamplarına göndermiştir.
Tüm Fransızca ve Felemenkçe kitaplar, radyo yayınları, gazeteler ve hatta ansiklopediler Almanlar tarafından kontrol edilerek yeniden yayımlanmıştır. Zorunlu çalışan ve kaçak olmayan Hollanda halkına da pek çok görev düşmüştür. Zorlu yaşam koşullarına kendilerine bir de ihbar etme görevi verilmiştir. En yakın tanıdıklarında bile farklı durumlar görenlere ihbar etmeleri zorunlu olmuştur.
Belçika’da da durum farksızdır. Harpte zarar gören yapılar yıkılmıştır, yüksek ve gösterişli binalar askeri karargâha dönüşmüştür. İşgal altında Benelüks halkı, Almanların militarist rejimine hiç alışamamıştır. Rahat ve oturaklı yaşamlarıyla biliniyorlardı. Bahsettiğimiz dönemdeyse her biri eli sopalı adamlar ve hatta gençler tarafından hizaya getirilmiştir.
Cermen Askerî Psikolojisi
Büyük zaferlerini kutlayan Alman askerlerine yıllık izinlerine ek izinler verilmiştir. Bunun da etkisiyle askerler, morallerini ve enerjilerini hızlıca toplamıştır. Bazı gizli planlar ile ”Deniz Aslanı” Operasyonu için Britanya’ya çıkmaya hazırlanmaktaydılar. Tabii ki Britanyalıların hava ve deniz savunmaları ile bu harekât rafa kaldırılmıştır. Fakat askeri yönetim antlaşma imzalamadan Benelüks’te hüküm sürmeye devam etmiştir.
Burada bulunan halk, ancak Normandiya (Omaha) Çıkartması ile kurtulmuştur. Bu maraton; ilk olarak Fransa, ardından sırasıyla Lüksemburg, Belçika ve Hollanda’nın kurtuluşunu içermiştir. Sözü edilen ülkeler, uzun ve bol kayıplı bir maratonun ardından özgürlüklerine kavuşmuştur. Tabii ki o günlere kadar pek çok Yahudi, Fransız, kaçak ve hatta sadece askerlere selam vermediği için yeri geldiğinde silahlandırılan halk; kendi yurttaşlarına, askerlerine karşı savaşmaya gitmiştir. Almanlar daha da ileri gitmiş; binlerce insan toplama kamplarına, ölüme sürüklemiştir. Birçok çocuk, genç ve kadınsa Alman askerleri tarafından uygunsuz amaçlar için adeta birer oyuncak gibi kullanılmıştır.
Kaynakça
- Michael Kerrigan – Hitler – Canavarın Adındaki Adam (s. 96-99, 125-126, 175-176) [https://www.amazon.com.tr/Hitler-Canavar%C4%B1n-Ard%C4%B1ndaki-Adam-Ciltli/dp/9752430945]
- Basil Liddell Hart – İkinci Dünya Savaşı Tarihi – (47/59)
- Sina Akşin – Kısa 20. Yüzyıl Tarihi – (102-103-104-140/145-224/232)
- Erdinç Yücel – Propaganda (Kara Karga Yayınları)
- Mark Mazower – Hitler İmparatorluğu (Alfa Yayınları)
- Basil Liddell Hart – Hitler’in Generalleri Konuşuyor (Kronik Yayınları)