İsmet İnönü, Türkiye Cumhuriyeti’nin her safhasında kritik rol oynayarak tarih sahnesindeki yerini almıştır. Mustafa Kemal Atatürk‘ün en yakın çalışma arkadaşlarından biri olmuştur. Özellikle İkinci Dünya Savaşı dönemindeki stratejik kararları ve barışçı politikaları ile süreci idare etmesi ile ön plana çıkmıştır. Fakat, İsmet İnönü’nün siyasi kariyerinin yanı sıra kişisel yaşamı da oldukça ilgi çekmektedir. Bu yazı, İnönü’nün aile hayatından, özel ilgi alanlarına kadar uzanan geniş bir kendisini incelemektedir. Bu çalışmayla birlikte İsmet İnönü’nün bireysel yaşamına dair daha derin bir anlayış kazanılması amaçlanmaktadır.
Bu konuda daha fazla içeriğimize Tarih kategorimizi ziyaret ederek ulaşabilirsiniz.
İsmet İnönü’nün Çocukluğu, Gençliği ve Ailesi
Mustafa İsmet İnönü, 24 Eylül 1884 tarihinde İzmir’de o dönemki adıyla Sarı Hafız Mahallesi’ndeki “Mekke Yokuşu” sokakta ya da İngiliz Yokuşu’nda bulunan 842 numaralı sokak üzerinde dayısının kiraladığı ahşap bir evde dünyaya gelmiştir. Zamanın Osmanlı okur yazarlarında yaygın görülen bir alışkanlık vardı. Çocuklar doğduğu zaman bir kenara veya Kuran-ı Kerim’in arka sayfasındaki boş bir bölüme çocuğun doğum tarihi açık bir biçimde kaydedilirdi. İşte Mustafa İsmet’in doğum tarihini net olarak bilmemiz de babasının bu geleneği sürdürmesinden kaynaklıdır.
Tekrardan ailesine döndüğümüz zaman. Babası İzmir Adliyesi’nde sorgu yargıcı olarak görev yapan Hacı Reşit Bey, annesi ise Cevriye Hanım’dır. Memuriyet nedeni ile İzmir’de ikamet eden ailenin kökenleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun iki yakasına kadar uzanmaktadır. Hacı Reşit Bey’in babası Abdülfettah Efendi, dedesi Feyzullah Çelebi’dir. Bu isimler, Bitlis’in Kürümoğulları ailesine mensupturlar. Abdülfettah Efendi, ticaret ile geçimini sağlamıştır. Bu sebeple Bitlis’ten Malatya’ya göç etmiştir. Malatya’da dünyaya gelen Reşit Efendi, okumak istediği için İstanbul’a gönderilmiştir. Eğitim hayatı bitince de memuriyet görevine başlamıştır.
İsmet İnönü’nün Dedesi Abdülfettah Efendi
İsmet İnönü, dedesi Abdülfettah Efendi ile Malatya’dan Sivas’a kendilerini ziyarete geldiği sırada tanıştığını ifade etmiştir. İnönü, dedesi Abdülfettah Efendi’yi “uzun boylu, zayıf bünyeli, abani sakallı” şeklinde tasvir etmiştir. Ayrıca dedesinin Kırım Harbi’ne katıldığı sırada başından geçtiklerini anı olarak zaman zaman anlattığından bahsetmiştir. Dedesinin Sivas’a gelmesinin ardından ailesiyle Malatya’ya giden İnönü’nün sünnet düğünü de bu süreçte Malatya’da yapılmıştır.
İsmet İnönü ve Babası Hacı Reşit Bey
Hakkı Bey’in İzmir’de maliye memuru olarak göreve başladığı günlerde Reşit Bey’de hukuk fakültesini bitirmiştir. Akabinde Reşit Bey, Çatalca’ya tayin olmuş ve görevine başlamıştır. Bir süre sonra Hakkı Bey ile yolları kesişmiş ve aynı büroda çalışmaya başlamışlardır. Hakkı Bey, Reşit Bey’i ciddi ve çalışkan biri olarak takdir etmiştir. Bu nedenle bir süre sonra kız kardeşi Cevriye Hanım ile evlenmek isteyen Reşit Bey’in isteğini İzmir’de bulunması koşulu ile onaylamıştır. Bu evlilikse 1880 yılında gerçekleşmiştir. Reşit Bey daima disiplinli bir yaşam sürmüş, etrafında ve ilerleyen yıllarda ailesi içinde dahi ciddi, ağırbaşlı ve otoriter mizacı ile tanınmıştır. 93 Harbi’ne (1877 – 1877 Osmanlı – Rus Savaşı) katılan Reşit Bey İsmet İnönü Hatıralarında kendine şu şekilde yer bulmuştur:
“Babam Hacı (Reşit) Bey ahlak telakkilerinde her anlamıyla titiz, samimi bir Müslüman idi. Terbiyesi sertti. Ben kolordu kumandanı iken bile babamla az çok resmi idim.”
Belki de, babasıyla iletişiminin resmi olması nedeniyle İsmet İnönü, çocuklarıyla temasını oldukça güçlü tutmuştur. Hatta onlara karşı bir arkadaşça bir yaklaşım içinde bulunmuştur. Bu konuyla ilgili olarak İsmet İnönü’nün babasından çekindiğini ifade den Ali Fuat Erden, İnönü’nün babasının güneş batmadan evvel evde olmasını istemesi nedeniyle dışarıda bulunduğu günlerde eve dönüş saatlerini buna göre ayarladığını da eklemiştir. Reşit Bey’in, “Hacı Reşit Bey” olarak anılmasının sebebi henüz en küçük çocuğu yedi yaşında iken Hac’a gitmesidir. Aile, Milli Mücadele döneminde İstanbul’da kalmalarının kendileri için zor olacağını düşünmüştür. Bu sebeple gelini Mevhibe’yi ve torunu İzzet’i alarak Malatya’ya göç etmiştir. Malatya’ya ulaştıktan 40 gün sonra 29 Eylül 1920 tarihinde Hacı Reşit Bey vefat etmiştir. İnönü’nün babası gibi dedesinin de mezarı Malatya’da olmakla beraber Bitlis’te Kürümoğullarına ait mezarların olduğu bilinmektedir.
İsmet İnönü ve Annesi Cevriye Hanım
İsmet İnönü’nün annesinin soyu Tunaboyu-Deliorman Türklerine dayanmaktadır. Deliorman Türkleri Bulgarsiran’ın Kuzey ve Kuzeydoğu sahalarında yaşayan bir halk olarak ifade edilmektedir. Ayrıca Oğuz boyundan Peçenekler’in Deliorman Türklerinin ataları olabileceği de düşünülmektedir. Deliorman önce kuzeyden sonraları ise 13. yüzyıldan itibaren güneyden gelen akınlarla Türkleşmiş bir bölgedir. Özetle Deliorman Türkleri; silah kullanmasını bilen, çiftçilikte mahir güçlü kuvvetli bir Türklük sahasını ifade etmektedir. İşte İnönü’ün annesi Cevriye Hanımın soyu böyle bir geçmişe dayanmaktaydır.
Cevriye Hanım gayet akıllı ve otoriter bir Osmanlı kadınıydı. Cevriye Hanım, henüz 13 yaşında iken evlenmiş, yaşı küçük olmasına rağmen becerikli bir ev hanımı olarak tüm ailesinin yönetimini üstlenmiştir. Hacı Reşit Bey’in otoriter tutumu ile birlikte Cevriye Hanım’ın akıllı ve yönlendirici kişiliği İsmet İnönü’nün yetişmesinde önemli bir pay sahibi olmuştur. Ali Fuat Erden de anılarında Cevriye Hanım’ın son derece akıllı olduğunu, anılarını kaleme aldığı anda dahi hafızasını muhafaza ettiğini ifade etmiştir. Ayrıca İsmet İnönü’nün babasından enerjisini, annesinden de aklımı kalıt olarak aldığının altını çizmiştir.
İsmet İnönü, babası Hacı Reşit Bey’de olduğu gibi otoritesi ve yönetim becerisi ile aileyi her daim ayakta tutmuş, tüm aile üyeleri ile yakından ilgilenmiş, toplumsal ve siyasal konularda fikir sahibi olan bir kadın olan annesi Cevriye Hanım’a saygı ve hürmetle muamele etmiştir. İnönü’nün 1933 yılında “Ölürsem Valideme Yapılacak İşler” başlıklı bir liste dahi hazırlamış olması da annesine duyduğu hislerin bir yansıması olarak değerlendirebilir. Eşi Hacı Reşit Bey’in 1920’de vefat etmesi üzerine Cevriye Hanım 27 Ekim 1959 tarihinde vefat edene kadar genellikle oğlu İsmet İnönü ve ailesi ile birlikte yaşamıştır.
İsmet İnönü ve Kardeşleri
Beş çocuk sahibi olan Reşit Bey ile Cevriye Hanım’ın ilk çocukları olan Ahmet Mithat Bey, askeri doktor olarak görev yapmış ve yarbaylıktan emekliye ayrılmıştır. İsmet İnönü’den üç yaş büyük olan ve Behiye Hanım ile evliliğinden üç çocuğu bulunan Ahmet Mithat Temelli, emekliliği sonrasında cilt bakım uzmanlığı yapmıştır. Çocuklarının ikisini İzmir’de bir sinema salonu yangınında yitiren Ahmet Mithat Bey, diğer çocuğunu da tifodan kaybetmiştir. Ahmet Mithat Temelli, 21 Şubat 1960 tarihinde vefat etmiştir.
İsmet İnönü’den yaşça küçük olan kardeşlerden Hasan Rıza Bey ise ticaret ile uğraşmıştır. Adalet Hanım ile evlenmiş olan Hasan Rıza Temelli, Ünal Temelli ve Mutlu İlmen’in de babasıdır. Hasan Rıza Temelli’nin damadı Erdem İlmen, Süreyya İlmen Paşa ile Atatürk’ün kayınpederi olan Muammer Uşaklı’nın torunudur. Hasan Rıza Temelli, 16 Eylül 1972 tarihinde vefat etmiştir
İsmet İnönü’nün küçük kız kardeşi Reşit Hayri ise 31 yaşında Heybeliada’da geçirdiği kriz sonucu 24 Ağustos 1937 tarihinde vefat etmiştir. İsmet İnönü’nün tek kız kardeşi Seniha Hanım, ağabeyinin Harp Akademisi’nden arkadaşı Abdürrezak (Oktan) Bey ile evlenmiştir. Hatice Sarpyener, Hüsamettin Okatan ve İrfan Okatan’ın annesi olan Seniha Hanım, 15 Aralık 1964 tarihinde vefat etmiştir.
İsmet İnönü’nün Eşi Mevhibe Hanım, Çocukları ve Torunları
İsmet İnönü otuzlu yaşlara gelene dek evlilik üzerine konusu üzerine ciddi bir biçimde düşünme fırsatı bulamamış, ailesinin tüm ısrarlarına rağmen bu fikre yanaşmamıştır. I. Dünya Savaşı devam ederken İsmet Bey’in kurmay başkanlığına atandığı İkinci Ordu’nun Doğu vilayetlerinden Diyarbakır’daki karargaha nakil olması kararlaştırılmıştır. Ordunun Diyarbakır’a hareketinden önce İstanbul’a hazırlık yaptığı sırada, İnönü ailesini ziyaret etme fırsatı bulmuştur. Cevriye Hanım, oğlunun bu ziyaretinde uzun süredir gelin adayı olarak beğendiği komşu kızı Mevhibe ile evlenmesi için kendisine ısrarda bulunmuştur. İsmet İnönü, nihayet bu ısrarı düğün öncesinde bir defaya mahsus gelin hanımı görmek şartı ile kabul etmiştir.
1879’da doğan Mevhibe Hanım da tıpki kayınvalidesi Cevriye Hanım gibi Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinden göç etmiş bir ailedendir. Annesi Ayşe Saadet Hanım, 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı’nda Ziştov’dan İzmir’e göç etmiş Recep Ağa’nın kızıdır. Aile daha sonra İstanbul’a taşınmıştır. Saadet Hanım burada daha evvel Bulgaristan’da tanıdıkları Mehmet Ağa’nın oğlu Süleyman Zühtü Bey ile evlenmiştir. Süleyman Zühtü Bey erken yaşta vefat edince Ayşe Fatma Hanım, yaşayan tek çocuğu Mevhibe ile kayınpederi Mehmet Ağa’nın Süşeymanpaşa’daki konağında hayata devam etmiştir. Saadet Hanım’ın süt halası aynı zamanda da Mevhibe ile yaşıt olan Ziştov’dan evlatlık edinilen Ayşe adlı manevi evladı da konağın bir diğer sakinidir. Mevhibe Hanım’ın yetiştiği Süleymaniye’nin Elmaruf Mahallesi Ayşe Kadın Sokak’taki 20 numaralı evin karşısına Çanakkale Savaşlarının hemen öncesinde yeni komşuları taşımıştır.
Cereyan Eden Evlilik: İsmet İnönü Kendi Ailesini Kuruyor
İsmet İnönü’nün ailesinin aynı mahalleye taşınması üzerine gelişen komşuluk ilişkisi neticesinde iki aile birbirini yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Gençlerinde kabulüyle 32 yaşındaki Miralay İsmet Bey ve 19 yaşındaki Mevhibe Hanım’ın nikahları 1916 yılının mart ayı sonunda kıyılmıştır. Düğünleri ise 13 Nisan 1916 tarihinde yapılmıştır. Mevhibe Hanım, 57 yıllık evlilik hayatları boyunca eşinin en büyük destekçisi olmuştur. Askerlik mesleğinin zor koşullarında, siyasi hayatın iniş çıkışlarında daima eşinin yanında durmuştur. Böylelikle de İsmet İnönü’yü büyük bir özveri ile desteklemiştir. Evliliklerinden 21 gün sonra İsmet İnönü, İkinci Ordu ile birlikte Diyarbakır’a doğru yola çıkmış ve çiftin bu tarihten sonra ilk görüşmesi on dört ay sonra gerçekleşmiştir. İsmet İnönü, Haziran 1917’de Sina Cephesi Üçüncü Kolordu Komutanlığı’na atandığında göreve başlamadan evvel ailesini ziyaret etmiştir. Bu ziyaret süresinde eşiyle birlikte Bursa seyahatine çıkmıştır.
İsmet İnönü, bundan sonra ancak 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nden sonra İstanbul’a eşinin yanına gelebilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, kendisini Ankara’ya Milli Mücadele için davet edene kadar 34 yıllık yaşamında ilk kez bu dönemde uzun süre ev hayatı yaşamıştır. Yine bu süreçte çiftin ilk çocukları dünyaya gelmiş ve İsmet İnönü, oğluna kendisini keşfeden kişi olarak değer verip saydığı Ahmet İzzet Paşa’nın gösterdiği vefaya binaen İzzet adını vermiştir. Ancak savaş devam ederken 1921 yılında oğlu İzzet hastalık nedeniyle vefat etmiştir.
Mevhibe Hanım’ın Mizacı ve Aile Yaşantısına Dair Detaylar
Milli Mücadele döneminde yeniden eşinden ve yuvasından ayrılan İsmet İnönü, bir süre sonra eşini karargaha yakın bulunması için Konya’ya aldırmıştır. İnönü, oğlunun vefatını Mevhibe Hanım’ın Konya’ya gelmesi esnasında ve kaybın üzerinden sekiz ay geçtikten sonra öğrenmiştir. İzmir’in Yunan işgalinden kurtarılmasının ardından İsmet İnönü, ailesini bu kez Konya’dan İzmir’e getirmiştir. Mevhibe Hanım, zamanın şartları dolayısıyla ortaokulun birinci sınıfına kadar okuyabilmiştir. Dönemin genç kızları arasında hemen fark edilecek ince, yumuşak huylu ve zarif bir mizaca sahipti. Kitap okumayı seven, sinema ve tiyatroya giden ve enstrünman çalmaya meraklı bir kişilikti. Halide Edip’in verdiği konferansa katılıp onun fikirlerinden etkilendiği zamanlarda olmuştur.
Mevhibe Hanım, İsmet İnönü ile evlendiğinde 19 yaşındaydı. Cepheye gitmeden İsmet İnönü’nün ona hediye ettiği piyanoyu çalmak için piyano dersleri almıştı. Ata binmeyi öğrenmiştir. Bu sebeple de İsmet İnönü ile sıkça ata binmiştir. Mevhibe Hanım, 1932’de ehliyet almıştır ve ilk başlarda İnönü’nün şahsına ait Ford marka otomobilini kullanmıştır. Ancak devamında İsmet İnönü, Mevhibe Hanım’a spor bir Chevrolet hediye etmiştir.
Mevhibe – İsmet İnönü Çiftinin Rutinleri
Bunlara ek olarak yaşamlarını sürdürdükleri Pembe Köşk’ün yatak odasında “Allah’ın dediği olur.” yazısı bulunmakta olduğu da şahsi yaşamları adına farklı bir ayrıntıdır. Evinin işlerini genelde kendisi üstlenen ve İsmet İnönü’nün hayattaki en büyük destekçisi olan Mevhibe Hanım’ın günlük yaşamı 1964’te Akis’te şu şekilde özetlenmiştir:
“Her sabah erkenden, 06.30-07.00’de kalkar, İsmet Paşa’nın kahvaltıda yediği beyaz peyniri suya koyar, banyosunu doldurur, elbisesini, gömleğini, kravatını hazırlar, bizzat yaptığı insülin iğnesini kaynatır. Saat 08.00’de İnönü’yü tıraş edecek berber gelince eşini uyandırır ve Başbakanın günlük hayatı başlar. Artık Bayan İnönü’nün nefes alacak bir dakikası bile yoktur. Karşılıklı kahvaltılarını ederlerken, ilaçlarını hazırlar, telefonlara cevap verir. Bayan İnönü ancak, İnönü Başbakanlığa gidince biraz dinlenecek vakit bulur. Ondan sonra da günlük ev gailesi başlar. Yemeklerde umumiyetle Paşanın misafiri olur. Öğleden sonraları mecburi resmi ziyaretlerle geçer. Gece ya beraber konsere, operaya giderler, ya da karşılıklı bezik oynarlar.“
Yardımsever Bir Portre
İsmet İnönü, Lozan’a gider iken hanımının da yabancı dil öğrenmesini istemiş ve Fransız öğretmeni ile anlaşmıştır. 29 Ekim 1927 tarihinde yapılacak olan baloya Pembe Köşk ev sahipliği yapmıştır.
Mevhibe İnönü,1928 yılında kurulan Yoksul Kadın Yardım Derneği’nin fahri başkanlığını da üstlenmiştir. II. Dünya Savaşı yıllarında hastabakıcılık ve dikiş dersleri vermiştir. 1941’de Yardım Sevenler Derneği’nin koruyucu başkanı olarak bir konuşmasında Türk kadınını Milli Müdafaa hizmetlerine (hasta bakıcılık yapmak, asker hastanelerin servislerinde çalışmak, ordunun ihtiyaç duyduğu malzemeleri hazırlamak ve dikiş dikmek vs.) hazır olması gerektiğini vurgulamıştır.1944’te yaşanan 7.4 şiddeti büyüklüğünde olan Bolu-Gerede Depremi sonrası bölgeyi ziyaret etmiştir. Dönüşteyse Ankara Numune Hastanesi’nde hasta bakıcılık kurslarına katılmıştır.1949’da ikinci kez kurulan Kadınlar Birliği’nin onursal başkanlığını üstlenmiştir. Kız Enstitüsü’nde bulunmuştur. Ayrıca bu enstitüde elbiselerde Anadolu motiflerini kullanarak bir “milli moda” akımı oluşturmaya gayret etmiştir.
İnönü Çifti ve Çocukları
İnönü çiftinin vefat eden oğullarından sonra 1924 yılında Ömer, 1926’da ise Erdal isimli bir oğulları olmuştur. 1930’da yılındaysa Özden adını verdikleri kızları dünyaya gelmiştir. Ömer İnönü, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünü bitirmiştir. Sonrasındaysa 1945’te Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nde yüksek lisansını tamamlamıştır. Aynı yıl Engin Önelman ile evlenmiştir. Bu evlilikten 1954’te Hayri ve 1956’da Eren adını verdikleri oğulları dünyaya gelmiştir. Ömer İnönü’nün İsmet, Ömer, Mehmet, Murat ve Münci isimli torunları vardır.
1972’de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan için verilen idam kararını protesto eden 4 kişi Türk Hava Yolları’nın Boğaziçi adlı yolcu uçağını kaçırmıştır. Uçağın içinde Ömer İnönü’nün de bulunduğu 61 yolcuyu esir alınmıştır. Daha sonrasında uçak Sofya Havaalanı’na inmiştir ve Türk hükümetine bazı talepte bulunulmuştur. İsmet İnönü bunun üzerine “devlet pazarlığa oturmaz” diye cevap vermiştir. Akabinde Bulgar Hükümeti ile yapılan görüşmeler sonucunda suçlular ele geçirilmiştir. Ömer İnönü tüm bu olanlardan sonra siyasetten ve gözden uzak bir yaşam sürmeyi tercih etmiştir. Lösemi tedavisi gören Ömer İnönü, 2 Mart 2004 tarihinde dünyaya gözlerini yummuştur.
Erdal İnönü ve Akademik Hayatı
Erdal İnönü, 6 Haziran 1926 tarihinde Pembe Köşk’te dünyaya gelmiştir. Çankaya İlkokulu ve Ankara Gazi Lisesi’nde ilk ve ortaöğretimini tamamlamıştır. Erdal İnönü Ankara Üniversitesi’nde açılan Fen Fakültesi’nin ilk öğrencilerindendir. 1947’de ABD’nin Pasedana şehrine giderek Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nde yüksek lisansını tamamlamıştır. Doktorasını ise Princeton Üniversitesi’nde sürdürmüştür. 1952’de Türkiye’ye dönen Erdal İnönü, Ankara Üniversitesi Fizik Enstitüsü’nde asistan olarak göreve başlamıştır.
1957’de CHP İstanbul İl İdare Kurulu Üyesi Ali Sohtorik’in kızı Sevinç Hanım ile evlenmiştir. “Barış İçin Atom” programında araştırmalar yapmak için ABD’ye gitmiştir. 1960’da Türkiye’ye dönerek 1974’e kadar Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, bölüm başkanı, dekanlık ve rektörlük görevlerini üstlenmiştir. 1974’te Boğaziçi Üniversitesi’ne geçerek sekiz yıl ders vermiştir. NATO ve UNESCO’nun Yürütme Kurulu üyeliğini yapmıştır. Ayrıca TÜBİTAK Temel Araştırma Merkezi’nin kurucu müdürlüğünü yapmıştır.1978’de Atom Enerjisi Komisyonu üyeliğine getirilmiştir. Matematiksel Fizik alanına yaptığı katkılarından dolayı uluslararası bir ödül olan Wigner Madalyası’na layık görülmüştür. 1961’de Erdal İnönü CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) Konseyi toplantısına katılmak için Cenevre’ye gitmiştir. Erdal İnönü, 1963’te, 1966’ta ve 1969’da TÜBİTAK’ın Bilim Kurulu’na seçilmiştir.
Erdal İnönü’nün Siyasi Hayatı ve Vefatı
1991 – 1993 yıllarında koalisyon hükümetinde kalan Doğru Yol Partisi ve Sosyaldemokrat Halk Partisi koalisyon kurmuştur. Erdal İnönü ise koalisyon hükümetinde başbakan yardımcısı ve devlet adamı olarak görev almıştır. Erdal İnönü, 1983 yılında İnönü Vakfı’nı ve 12 Eylül sonrası aynı yıl içinde kurulan SODEP’İ (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) kurmuştur. SODEP’in başkanlığını 1993 yılına kadar üstlenmiştir. 1992 yılında Berlin’de toplanan 19. Sosyalist Enternasyonal Kongresi’ne başkan yardımcısı olmuştur. Kısa bir süre ile dışişleri bakanlığı yapan Erdal İnönü, siyaseti bırakmış ve sevdiği bilim çalışmalarına dönmüştür. Erdal İnönü, siyasetten ayrıldıktan sonra Sabancı Üniversitesi’nde Bilim Tarihi dersleri vermiştir. Bahatttin Baysal ile akademik çeviriler yapmıştır. Anılarını “Düşünceler ve Anılar” isimli üç ciltlik kitapta toplayarak yayımlatmıştır. Erdal İnönü, kan kanseri teşhisi ile ABD’ye gitmiştir. Devamında başarılı bir tedavinin ardından Türkiye’ye geri dönmüştür. Ancak hastalığının zatürreye nüksetmesi sonucu 31 Ekim 2007 tarihinde Houston’da yaşama veda etmiştir.
Özden İnönü ve Yaşamı
İsmet İnönü’nün kızı Özden İnönü, 7 Şubat 1930 tarihinde Pembe Köşk’te dünyaya gelmiştir. Özden İnönü Çankaya İlkokulu’nda ve Ankara Kız Lisesi’nde eğitim görmüştür. Devamında ise Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiştir. Edinburgh Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Özden Hanım, 9 Şubat 1955 tarihinde AKİS dergisinin sahibi Metin Toker ile evlenmiştir. Bu evliliğinden Gülsün, Nilperi ve Güçlü adlarını verdiği üç çocuğu olmuştur. Ayrıca Zeynep, Ece, Can, Sedef, Pınar, Ozan ve Maya adında torunları vardır. Bir Paris’li Kadar Fransızca’yı rahat konuştuğu ifade edilmektedir. Fransızca’sını Fransız mürebbiyesi Matmazel Marguerite Vuillaume’dan öğrenmiştir. 22 Şubat 1983 tarihinde kurulan İnönü Vakfı’nın kurucusudur. Aynı zamanda annesi Mevhibe Hanım’ın 7 Şubat 1992 tarihinde gerçekleşen ölümü üzerine vakfın başkanlığını üstlenmiştir.
İsmet İnönü’nün Uğraş Sahaları
Dil Sevgisi
İsmet İnönü daima kendini geliştirmeye açık bir insandı. Kendisi rüştiyede öğrendiği Fransızca’sının yanı sıra Almanca da biliyordu. Dil öğrenmek konusundaki hassasiyeti bununla da sınırlı kalmamıştır. Mesleğe başladığı ilk görev yeri olan Edirne’ye bir sandık dolusu Almanca ve Fransızca kitabı ile birlikte gitmiştir. Edirne’de Bulgarlar ile yaşana sınır meselesi için bir heyette görevlendirilmiştir. İsmet İnönü bu kez Bulgar görevlilerle daha iyi anlaşabilmek adına Bulgarca öğrenmeye de çalışmıştır.
İsmet İnönü, İngilizce öğrenmeyeyse Mondros Mütarekesi”ne yakın bir vakitte başlamıştır. Bu dönemde İngilizce öğrenmek için hoca tutmuştur. İnönü günde 5 – 6 saat çalışarak İngilizce’yi öğrenmiştir. İnönü, yabancı dil konusundaki hassasiyetini çocuklarının öğrenmesini sağlayarak da göstermiştir. Örneğin lisansüstü eğitim için yurt dışında bulunan oğlu Erdal İnönü’ye bir mektubunda Almanca çalışıp çalışmadığını sormuştur. İsmet İnönü, Erdal İnönü’ye ithaf en bir mektubunda şöyle yazmıştır: “
İyi bir akademik tahsile ne kadar ehemmiyet verdiğimi bilirsin. Hepimiz öğrenme, hem de akademik ilim düşkünüyüz. Bunun zevki ve şerefi, aile içinde sana nasip olacak. Hepimiz seninle ayrıca iftihar duyacağız. Seçkin bir ilim adamı yetiştirmek bir aile için ne mutlu.”
Çalışkan ve Dakik Şahsiyetiyle İsmet İnönü
İsmet İnönü, Sivas Askeri Rüştiyesi’nde eğitim gördüğü yıllarda bir yıl sınıf tekrarı yapmıştır. Bundan böyle de sıkı ve disiplinli çalışmayı kendine prensip edinmiştir. Ali Fuad Erden, İnönü’de bulunan özelliklerden bahsederken “çalışkanlık, tetkik ve teşebbüs etmek ve öğrenmek merakı ile çok okumak” ifadelerine yer vermiştir. İnönü ilk görev yeri olan Edirne’ye vardığında da yoğun bir çalışma maratonunun içine girmiştir. Rauf Bey, Harbiye Nazırlığı Müsteşarlığı’na getirildiği vakit İsmet Bey’in durmadan çalışarak dönemin şartlarına göre sıkı ve disiplinli bir şekilde çalıştığını söylemiştir. Rauf Bey, İsmet İnönü için “Çok zeki ve cevvaldi. Sade, sıcakkanlı ve pek sevimli idi.” ifadelerini kullanmıştır.
Enver Paşa, gençlik dönemlerinde İsmet Bey’i yakınında bulundurmuştur. Ayrıca Alman mareşal ve amirallerle iletişim kurma görevini de İsmet Bey’e vermiştir. İsmet Bey’e bu görevin tevdi edilmesinde çalışkan şahsiyetinin rol oynadığı ifade edilebilmektedir. Rüştiyede okudukları sırada kendisinden 2 yaş büyük olan Fuat Erden ile felsefeye dayalı tartışmalar yapmıştır. İsmet İnönü çalışkan olmasının yanı sıra çok dakik biriydi. Erden, İsmet Bey’in çalışmak için her cuma tam olarak sözleştikleri görüşmeye gelişinden söz etmiştir. Bu ifade İnönü’nün dakikliğine bir örnek olarak gösterilebilmektedir. İsmet İnönü, askeri ve siyasi yaşamı içinde özel hayatına da zaman ayırmıştır. Bilim, sanat, spor gibi alanlarda kendini geliştirmeye de özen göstermiştir.
Sanata Olan Sevgisi
İsmet Bey, ilk defa 26 yaşında tanıştığı Batı müziğini çok sevmiştir. İsmet İnönü, ilk başta zorlanarak dinlediği senfoni ve operaları sonradan büyük bir zevkle dinlemiştir. İnönü, elindeki plakları büyük bir sabır ile çok seste dinlemiştir. Müzikle sadece kendisi ilgilenmemiştir. Eşi Mevhibe Hanım’a 30 altınlık piyano satın alıp onunda ilgilenmesi için Mevhibe Hanım’a hediye etmiştir. Yemen’deyken bir çalgı öğrenmeyi kafasına koymuş hatta kendisine viyolonsel öğretmeni bile tutmuştur. Fakat ileriki yaşlarda gücünü yitirerek fizyolojik açıdan problemlerle boğuşan İnönü, çalgı öğrenme merakına ara vermek zorunda kalmıştır. Kendisi bu merakını şöyle ifade etmiştir:
“Ben de biliyorum bu yaştan sonra viyolonsel öğrenilmeyeceği, çalgı öğrenilemeyeceğini; ama, çok sevdiğim müziği çıkaran bir çalgıyı ellemek istiyorum, dokunmak istiyorum, kucağıma almak istiyorum.”
İsmet İnönü konserlere gitmeye de bayılırdı. İnönü’nün izlediği piyes ve konserler arasında Palyaço, Traviata ve Karmen Operaları, Çaykovski’nin 4. Senfonisi, Cavalleria Rusticana Beethoven’in piyano konçertosu, Tannhauser uvertürü, Dvorak senfonisi gibi Batı müziğinin mutaber eserleri yer almaktadır. Ancak kendisi bunların yanında halkevlerinin ve yerli sanatçıların verdiği konserlere de katılmıştır. 6 Mayıs 1944’te Safiye Ayla konserine katılan İsmet İnönü, 15 Haziran 1944’te Münir Nurettin, 3 Mart 1964, 3 Mayıs 1968 ve 13 Mayıs 1970’te İdil Biret konserlerine de gitmiştir.
Bunların yanında İnönü döneminde birçok yabancı sanatçı Devlet Konservatuarları’nda ve Devlet Operası’nda da görev yapmıştır. Örneğin opera şefi Alman Dr. Hans Hörner, koro şefi İtalyan Guiseppe Conca bu yabancı sanatçılardan bazılarıdır. Çocuklarına da opera sevgisini aşılayan İsmet İnönü’nün Erdal İnönü’ye yazdığı şu satırlar bunu göstermektedir:
“Arada konsere gitmeyi, bir opera dinlemeyi ihmal etmemeli. Ruhun gıdasız kalmasın. Benim zevkimce ruh gıdası müzikten ve edebi eserden alınıyor.”
İsmet İnönü, folklorik oyunlarına ilgi duymuş, 1941’de Kars’ta ve Erzurum’da, 1943’te Trabzon’da lise ve Halkevindeki gösterileri, 1944’te Balıkesir’de folklorik oyunları seyretmiştir.
İsmet İnönü yaşamı boyunca yalnızca tek bir uğraş ile yetinmemiş, ilgi alanı her zaman olmuştur. Necdet Uğur, İsmet İnönü’nün uğraşlarından şöyle bahsederdi: “Her anını değerlendirerek yaşamak isterdi… Her gün okurdu, çağdaş kalmak için. Her gün yürürdü; çiçeklerin, ağaçların güzelliğini içine doldurmak, sanki doğayla özdeşleşmek için.”
Satranç Sevgisi
İsmet İnönü’nün uğraşılardan biri de satranç olmuştur. Satrancı ise Sivas’ta bulunduğu yıllarda babasından öğrenmiştir. İsmet İnönü, satranç oyununu yaşamı boyunca bırakmamıştır. Yemen’de bulunduğu yıllarda Ahmet İzzet Paşa, Reşif Akif Paşa, Cemil ve Kemalettin Beyler ve Kazım Karabekir ile de öğle yemeği yedikten sonra satranç oynamıştır. 1944’te Türkiye’yi ziyarete gelen Ürdün Kralı Abdullah ile de satranç oynamıştır. İsmet İnönü, satranç oyunu hakkında “Belki bin sayfa satranç kitabı okumuşumdur” demiştir.
Bezik, Briç, Bilardo ve İsmet İnönü
İsmet İnönü, satranç dışında bilardo, briç ve bezik oynamayı severdi. İsmet İnönü, Mevhibe Hanım, Ömer İnönü ve Kemal Satır ile bezik oynamıştır. İnönü ayrıca defterine bilardo oynadığına dair notlar düşmüştür. 13 Ocak 1919’da da Saffet Bey ile Sipahi Ocağı’nda oynamıştır. İsmet İnönü, bilardoyu genelde tek başına oynamıştır ve küçük yailardan itibaren çocuklarına da öğretmiştir. Bilardo da olduğu gibi briçle ilgili olarak da defterine notlar düşmüştür. Bu notlarda; 17 ve 24 Ocak 1919’da yine Sipahi Ocağı’nda Ahmet İzzet Paşa ile 24 Kasım 1945’te Rauf Orbay bu isimlere ek olarak 31 Ocak 1971’de Turhan Bilgin ile briç oynadığı yazmaktadır.
Ata Binme Sevdası
İsmet İnönü’nün babası sayesinde küçük yaşlarından beri ata binme merakı olmuştur. Ayrıca kendisinin de savaşta at kullanması sonucu bu hobi giderek ilerlemiştir. Ahırında beş ila altı adet yarım kan İngiliz binek atının olduğu bilinmektedir. İsmet İnönü her sabah, Çankaya’dan Harp Okulu’na kadar olan mesafede ata binmiştir. Kral İbn Suud, İsmet İnönü’ye iki Arap kısrağı hediye etmiştir. Bunlara ek olarak İsmet İnönü, at yarışlarına da gitmiştir. Yarışların başladığı ilk dönemde İsmet İnönü’nün “Olga” isimli bir yarış atı ile yarışlara katılmaktadır. İnönü, arazi binişlerinde dik ve bozuk yolları tercih etmiştir. Mevhibe Hanım’ın ifadesiyle “bütün hayatınca ‘yapma’ denilen şeyi yapmadan rahat edememiştir.” İsmet İnönü,1929’da Çankaya sırtlarında yaptığı gezinti esnasında atın ürküp yön değiştirmesiyle dengesini kaybedip düşmüştür. Bunun üzerine sol ayağının üzengiye takılması nedeniyle sürüklenmeye başlamıştır. Bu olayda İnönü’yü Muzaffer Kılıç kurtarmıştır.
İnönü, atların yanında köpekleri de ilgi göstermiştir. Hatta evliliğinin ilk yıllarında tazı beslemiştir. Ayrıca İnönü’nün Kafkas Cephesinden dönerken yanında getirdiği bir kurt köpeği de vardır.
İsmet İnönü’nün Kitap Okuma Merakı
İsmet İnönü’ye ordu da “ayaklı kütüphane” de denilmiştir. Topçu Lisesi’nde eğitim gördüğü yıllardan itibaren hemen her alanda okuma yapmıştır. Dil bilgisini geliştirmiş olan İnönü gerek yabancı dillerde basılmış gerekse Türkçe olan birçok kitabı okumuştur. Örneğin Goltz’tan Silahlanmış Uluslar, Emile Faguet’tense Anarşistlik kitabını bitirmiştir. Filistin Cephesi’nde Üçüncü Kolordu Komutanı olduğu esnada dahi J. Hammer’in beş ciltlik Osmanlı Tarihi kitabını okumuştur. İnönü’nün bu okuma hevesi yalnızca kitaplarla sınırlı kalmamıştır. Okuma hevesini devam ettirmek ve aynı zamanda dünyadan ve ekonomik gelişmelerden haberdar olmak için The Economist ve Foreign Affers dergilerine de abone olmuştur. İsmet İnönü 13 Ağustos 1941’de oğlu Ömer’e yazdığı mektupta şu ifadelere yer vermiştir:
“Çok müddetler, hafif ve keyifli okuyorum. Ne kadar da çok okuyacaklarım var tahmin edemezsiniz. Okuma için çok hırslıyım. Sıhhatimin, sinirlerimde sağlığın, benim tecrübeme göre, en iyi delili budur.”
İnönü’nün son okuduğu kitapsa 1945 sonrası Japon ekonomisini anlatan “Japon Mucizesi” adlı eser olmuştur. İnönü’ün yabancı dillerden okuduğu eserlere Byrnes’ın Speaking Frankly, Toynbee’nin Study of History ve Civilization on Trial, Somerset Maugham’ın Human Bondage, The Moon and Sixpence ve Cakes and Ale, Gogol’ün Dead Souls, Aldous Huxley’nin Brave New World, The British General Elections of 1945, Tolstoy’un War and Peace, Ivo Andriç’in The Bridge on the Drina, Goethe’nin Faust gibi kitaplar örnek olarak verilebilir.
Yerli olarak da Şevket Süreyya Aydemir’in Suyu Arayan Adam, Enver Paşa ve İsmet İnönü’nün sağlığında yazılan İkinci Adam (İsmet İnönü, bu kitabı 7 günde bitirmiştir), Mete Tunçay’ın yazmış olduğu Türkiye’de Sol Akımlar ve Tek Partiden Çok Partiye kitapları okuduğu eserlere örnek olarak verilebilmektedir.
Fen Bilimlerine Olan Öğrenme İsteği
İsmet İnönü’nün ayrıca fen bilimlerine de ilgisi olmuştur. Çankaya Köşkü’nün bir odasında laboratuvar kurmuştur. İnönü, aynı zamanda İstanbul Darü’l Fünunu Fen Fakültesi’nden fahri müderrislik almıştır. Ek olarak Prof. Dr. Avni Bekman’dan 3 ay sürecek olan kimya dersi almıştır. Prof. Dr. Hayri Dener’dense 1 ay sürecek olan ve18 dersten oluşan fizik dersleri almıştır. Bilindiği üzere oğulları olan Ömer ve Erdal İnönü’de cebir, logaritma ve eğriler üzerine çalışmıştır.
İsmet İnönü ve Yüzme Sporu
İsmet İnönü’nün hobilerinden bir diğeri ise yüzmektir. Balık atlamaya merak saran İnönü, doktor tavsiyesiyle ayaküstü atlamaya yönlendirilmiştir. Yaşamının sön dönemine kadar yüzmeyi hiç bırakmamıştır. Yüzme stilinin düzelmesi için yüzme şampiyonu ve rekortmeni Deniz Binbaşısı İbrahim Sulu’dan dersler almıştır.
Anıtkabir’e Gömülmesi
İsmet İnönü, 17 Aralık’ta geçirdiği rahatsızlığın ardından dokuz gün süren bir mücadele sonucunda, 25 Aralık 1973’te vefat etmiştir. Vefatının ardından Bakanlar Kurulu, ülkede millî yas ilan etmiş ve İnönü’nün Anıtkabir’e defnedilmesine karar vermiştir. 28 Aralık 1973’te Anıtkabir’deki İsmet İnönü Mezar Odası’na devlet töreni ile defnedilmiştir. 12 Eylül 1980 Darbesi sonrası Kenan Evren, Anıtkabir’deki diğer mezarların nakledilmesine karar verirken, İnönü’nün kabri istisna olarak bırakılmıştır. 1981’de çıkan yasa ile Anıtkabir’de sadece Atatürk ve İnönü’nün kabirlerinin muhafaza edileceği belirtilmiştir. İnönü’nün lahdi 1993’te başlayan düzenleme çalışmaları sonucu, Ocak 1997’de bugünkü hâlini almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Adamı İsmet İnönü: Şahsi Yaşamı – Sonuç
İsmet İnönü’nün şahsi yaşamı, onun liderlik becerilerini ve siyasi kariyerini derinden etkilemiştir. Aile hayatı ve kişisel gelişimi, Türkiye’nin modernleşme sürecine yaptığı hamleleri de şekillendirmiştir. Kendini sürekli geliştiren ve eğitime önem veren bir mizaca sahip olması dolayısıyla onun disiplinli ve kararlı bir lider olmasını sağlamıştır. İnönü’nün bu yönleri, sadece siyasi başarılarını getirmemiştir. Aynı zamanda da Türkiye’nin modernleşme sürecine olan katkılarını da anlamamıza yardımcı olmuştur.
Kaynakça
- Avcı, Neslihan. (2022). İsmet İnönü’nün şahsi hayatı, askerliği ve bibliyografyası.(Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bilecik.
- Aydemir, Ş. S. (1988). İkinci Adam. Remzi Kitabevi.
- İsmet İnönü. (2004). In Vikipedi. [https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0smet_%C4%B0n%C3%B6n%C3%BC]