Commodus: Gladyatör Arenası Tutkunu, Çılgın İmparatorun Hayatı
Tarihte çeşitli hükümdarlar halklarına çok faydalı işler yapmış ve iyi hatırlanmışlardır. Fakat bazı hükümdarlar ise zulüm ile hatırlanmak dışında bir başarı gösterememiş ve çoğunlukla ülkelerine zarar vermişlerdir. Hükümdarların hayatlarını incelemek çoğu zaman zor olsa da eğlencelidir. Özellikle de yazımızın konusu olan Commodus gibi çılgın Roma imparatorlarının.
Roma imparatorlarına üstünkörü baktığımızda, garip bir örüntüyle karşılaşabiliriz. Ülkesine zenginlik katan imparatorların ardından çılgın imparatorlar gelmiştir. Tiberius’tan sonra gelen ve belki de en kan dondurucu imparatorlardan biri olan Caligula, Roma’yı zenginleştiren hayırsever imparator Claudius’tan sonra Roma’yı yakan Neron, bu örüntüye uyan örneklerdir. Bir başka örnek ise filozof ve bilge imparator Marcus Aurelius’un yerine, delilikleriyle hatırlanacak olan oğlu Commodus’un gelmesidir. Gladyatör dövüştürmeye bayılan ve Roma’nın ilginç imparatorlarından biri olarak tasvir edilebilecek biridir Commodus. Dilerseniz gelin kendisinin hayatına hep birlikte göz atalım.
Daha fazla benzer içerik için tarih kategorimize göz atabilirsiniz. Roma tarihi ile ilgileniyorsanız “Julius Caesar Öldürülmeseydi?” başlıklı yazımız da bir hayli dikkatinizi çekebilir.
Savaş ve Dövüş Müdavimi Bir İmparator: Delidolu Yaşamıyla Commodus
Commodus, İsa’dan sonra 161 yılında günümüzde İtalya topraklarında bulunan Lanuvio’da doğmuştur. Marcus Aurelius ve Genç Faustina’nın hayatta kalan tek oğludur. Commodus, babası imparator iken doğan ilk ve tahta varis olan son imparatordur. Ondan önceki beş imparator (Marcus Aurelius dahil) tahtı evlat edinme yoluyla elde etmişlerdir. Yani bu kişiler hükümdarlığı biyolojik miras yoluyla almamışlardır. Sözün özü, Commodus adeta “morun içinde doğmuştur”. Başka bir deyişle babasının saltanatı sırasında dünyaya gelmiştir. Roma’nın 17. imparatoru olan Commodus, bu koşullarda doğan ilk kişidir. Bir konuşmasında şöyle söyleyerek durumu özetlemiştir:
Sıradan kumaşın dokusunu hiç bilemedim; mor beni dünyaya gelir gelmez karşıladı ve güneş, aynı anda hem insan hem imparator olarak üzerime parladı.
Bu durum, onun büyük işler yapacağına dair bir işaret gibi gözükebilir. Ancak yazıda sıkça adı geçecek tarihçi Cassius Dio, Commodus’u tarihte yaşamış en saf kişilerden biri olarak tanımlamıştır. Onu korkaklık, cehalet ve basitlikle nitelendirmiştir. 166 yılında, henüz beş yaşındayken babası tarafından Sezar unvanı verilmiştir. Bu unvan, onu tahtın varisi olarak belirlemek amacıyla bir hanedanlık simgesidir.
Geleceğin imparatoru Commodus, babasının ona sağladığı iyi eğitime rağmen, onun çalışma ahlakını benimseyememiştir. Devlet işlerini sıkıcı bulur. Neticede bu durum, annesinin dedikodulara konu olan ilişkileri nedeniyle Commodus’un gayrimeşru olabileceği yönünde spekülasyonlara yol açacaktır. 178 ve 179 yıllarında kuzey cephesindeki savaşlarda Marcus Aurelius’un yanında görev yapar.
Babası Öldükten Sonra
Ardından, 180 yılında baba Aurelius ölür. Commodus’un babasının ölümünde bir parmağı olduğu söylentileri mevcuttur. Fakat günümüz tarihçileri bu konuda şüphecidirler. Babasının ölümü üzerine Roma’ya döner. Daha sonra Roma için oldukça avantajlı bir barış anlaşması müzakere eder.
Ancak zamanla, iktidarın dizginlerini başkalarına bırakıp kendini dünya zevklerine adayacaktır. Commodus yönetimini saray görevlileri aracılığıyla yürütmeyi tercih eder. İmparatorun sorumluluklarını üstelenenlerden biri, Commodus’a kayhalık yapan Saoterus adlı bir köledir. Commodus, onu hükümetinde yüksek bir konuma getirmiş, bu da soylu senatör ailelerinin kızgınlığına yol açmıştır. Ancak kızgınlığa sebebiyet veren yalnızca bu değildir. Saoterus’un Commodus ile olan yakın ilişkisi de hem Senato’da hem de saray halkında büyük bir öfkeye yol açmıştır. Öyle ki, Historia Augusta‘da aktarıldığına göre ikili arasında eşcinsel ilişki de mevcuttur. Fakat Roma’da eşcinsel faaliyetlerin çok da anormal olmadığını da söylemek gerekir.
Commodus’a Karşı Suikast Girişimi
Commodus, on iki yıllık saltanatını yeni bir “altın çağ” olarak görse de, siyasi meselelere olan ilgisizliği, keyif düşkünlüğü, aşırı paranoyası, tarihçiler tarafından bir terör dönemi olarak nitelendirilmektedir. Az önce de andığımız tarihçi Cassius Dio, Commodus’un saltanatını “demir ve pas krallığı” olarak adlandırmıştır. Commodus, başkalarının kendi yerine yönetmesine güvendiği için çevresindekiler onun kolayca manipüle edilebileceğini fark etmişlerdir. Bu durum, hayatına karşı birçok komplo kurulmasına yol açar. Bu komplolardan biri, 182 yılında ablası Lucilla ve birkaç senatör tarafından kurulmuştur.
Lucilla, kocası Lucius Verus ile birlikte, babası Marcus Aurelius tarafından tahtın varisi olarak göz ardı edildiklerine inanıyordu. Dolayısıyla bir suikast düzenlemek istedi.
Plan ise oldukça basitti. Romalı bir aristokrat olan Claudius Pompeianus Quintianus, imparator Kolezyum’a girdiğinde pusuda bekleyecek ve onu bıçaklayacaktı. Ancak suikast anında Quintianus, Commodus’u hızla bıçaklamak yerine daha atraksiyonlu bir yol tercih etmişti. Öyle ki elinde bıçakla “Bu, senatonun sana gönderdiği” diye bağırınca suikast girişimi başarısız oldu.
Quintianus cümlesini tamamlamadan Praetorian Muhafızları tarafından ele geçirilmiştir. Bu suikast girişimi ve kayhası Saoterus’un da ölmesi sebebiyle (suikasta kurban gittiği düşünülmektedir), Commodus kararlı adımlar atmaya karar verir. Neticede komploya karışan herkesi idam ettirecektir. Ablası Lucilla ise hemen idam edilmez. Önce sürgün edilip daha sonra idam edilir. Commodus ayrıca hem Saoterus’un suikastına hem de Lucilla’nın komplosuna karışan Praetorian Muhafızları komutanı Paternus’u da, imparatorluğa ihanetten idam ettirir.
İktidar Hırsı ve Düşüş: Perennis ve Cleander’ın Gölgeleri
İmparator oldukça zor bir dönem geçirmiştir. Nitekim bu zor dönemden fayda sağlamak isteyen bir takım çıkarcılar mecvuttur. Bu dönemde, Paternus ile birlikte Praetorian Muhafızları’nın ortak komutanı olan Tigidius Perennis, bu fırsatı değerlendirerek imparatorla yakınlaşır. Neticede önemli ölçüde hükümet gücü elde eder. Perennis, yeni rolünü oldukça ciddiye alır. Otoritesine karşı çıkanları ortadan kaldırırken birçok düşman da kazanır. Büyük bir servet biriktirmiştir. Fakat Perennis, Commodus’un hükümet sorumluluklarından daha da uzaklaşmasıyla, kendini gerçek imparator olarak görmeye başlamıştır. Hatta imparatoru ortadan kaldırmayı ve kendi oğullarını halef olarak hazırlamayı bile planlar. Herodianus’un, “Roma İmparatorluğu Tarihi” adlı eserinde bu duruma ithafen şu şekilde yazmıştır:
Perennis, imparatorluğu tamamen kişisel kontrolüne aldı, doymak bilmez para hırsı, sahip olduklarına karşı duyduğu küçümseme ve henüz kendisinin olmayanlara yönelik açgözlü arzusu tarafından yönlendirildi…
Fakat Perennis, onu mahvedecek olan Cleander adında bir düşmana sahiptir. 185 yılında, Britanya’dan dönen 1500 asker aracılığıyla, Cleander, Perennis’in imparatoru devirmeyi planladığını ve iktidarı ele geçirmeyi hedeflediğini Commodus’a sızdırır. Bunun üzerine Commodus, Perennis ve oğulları hemen idam eder.
Cleander, imparatorun yeni gözdesi olarak göreve başladıktan sonra, Commodus tekrar zevk ve eğlence dolu hayatına dönecektir. Cleander, selefi Perennis gibi tüm muhalefeti ortadan kaldırır. Senatörlük koltukları ve valilikler dahil her şeyi satışa sunar. Paranın bir kısmı da elbette Commodus’a gitmektedir. Ancak Perennis gibi, Cleander da uzun süre iktidarda kalamamıştır. 190 yılında yaşanan tahıl kıtlığı onun da sonunu getirir. Tahıl komiseri Papeirius Dionysius, tahıl tedarikini kesip bunun suçunu Cleander’a ve onun açgözlülüğüne yıkar. Cleander’ın tüm tahılı satın aldığı iddia edilir.
Halk haliyle bu duruma sinirlenir. Birkaç gün sonra Circus Maximus‘ta toplanan kalabalık isyan çıkarır. Cleander’ın başını isteyen halk, imparatorun Quintilli Villası’ndaki ikametgahına yürür. Commodus, hayatından endişe edecektir. Kalabalığı yatıştırma girişimleri başarısız olunca, halkın taleplerine boyun eğer. Neticede halk kazanır. Cleander’ın başı bir direğe konularak Roma sokaklarında dolaştırılır. Bu olaydan sonra Commodus, nihayet hükümetin dizginlerini kendi eline alması gerektiğini anlar.
Commodus’un Kendini Herkül Olarak Görmesi
Bu gelen aydınlanma sonrası adeta yeni bir Commodus ortaya çıkar. Kendini yeniden doğmuş bir Herkül olarak gören bu imparator, halka açık yerlerde başının üzerinde aslan postu giymiş olarak görünmeye başlar. Bu aslan postu Herkül’ün On İki Görevi’nden biri olan Nemea Aslanı’na bir göndermedir. Nemea Aslanı, Yunan mitolojisinde Herkül’ün yenilmez bir canavar olarak karşısına çıkan ilk görevidir. Efsaneye göre Herkül, bu devasa ve güçlü aslanı, derisinin hiçbir silahla delinmemesi nedeniyle çıplak elleriyle boğarak öldürmüştür. Daha sonra derisini kendine zırh yapmıştır. Commodus da Herkül’ün bu kahramanlık hikayesini benimseyerek, kendisini tanrısal bir figür olarak göstermeyi amaçlamıştır. Senato’yu bile onu yaşayan bir tanrı ilan etmeye zorlar. Herodianus bu olaylara ithafen şöyle yazmıştır:
Önce ailesinin adını terk etti ve Marcus’un oğlu Commodus değil, Zeus’un oğlu Herkül olarak çağrılmasını emretti. Roma ve imparatorluk kıyafetlerini bırakarak Herkül’ün aslan postunu giydi ve sopasını taşıdı… Kendisi hakkında korku uyandırmak için şehrin her yerine heykellerini dikti.
Commodus’un akıl sağlığı hiçbir zaman güçlü değildir, evet. Fakat hüküm sürdükçe gerçeklikten daha da kopar. Kendini Herkül’ün reenkarnasyonu olduğuna inandırdıktan sonra, Roma’yı da bu fikirle ikna etmek için büyük miktarda para harcar. Bu amaçla, Kolezyum’un yanında duran 30 metrelik Neron’un Colossus heykelinin başını çıkarıp yerine kendi başının bir replikasını yerleştirmiştir. Ayrıca, heykele bir sopa verir. Ayaklarına bronz bir aslan yerleştirerek Herkül benzerliğini pekiştirmeye çalışır. Roma İmparatorluğu’nun dört bir yanına, hayvan postları giymiş ve sopa tutan, Herkül olarak tasvir edildiği diğer heykeller gönderir.
Ardından, on iki ayın adını değiştirmiştir. Hepsini kendi adlarını taşıyacak şekilde yeniden adlandırır. Örneğin, Ağustos ayını Commodus, Ekim ayını ise Herculeus olarak değiştirir. Diğer ayları da kendine verdiği çeşitli unvanlara göre yeniden isimlendirir. 191 yılında çıkan yangında şehrin büyük bir kısmı (Barış Tapınağı ve Vesta Tapınağı dahil) yıkılınca, Roma’yı tamamen yeniden inşa etme fırsatını yakalar. Kendini yeni kurucu olarak gördüğü için Roma’nın adını Colonia Lucia Annia Commodiana olarak değiştirir. Bu isim, onun tam adı olan Lucius Aelius Aurelius Commodus’tan türetilmiştir. Colonia Commodiana, Commodus’un Kolonisi anlamına gelmektedir. Halkı ise Commodiani olarak adlandırır. Her yer, her şey Commodus’dur artık. Fakat bu “Commodus’luk” fazla uzun sürmeyecektir.
Gladyatör Dövüşlerinde Commodus
Commodus’un şaşırtıcı özelliklerinden biri de gladyatör dövüşlerine olan ilgisidir. Bu ilgi, başrollerinde Russell Crowe ve Joaquin Phoenix gibi ünlü isimlerin yer aldığı, Oscar ödüllü “Gladiator” filmine de ilham kaynağı olmuştur. Ancak filmde tarihsel bağlamda birçok hata bulunmaktadır. Filmde, Commodus’un vahşiliği ve gladyatör dövüşlerine olan merakı doğru bir şekilde yansıtılmıştır. Ancak bazı detaylar gerçeklerden sapmıştır. Örneğin, filmde Commodus’un Maximus adlı bir generalle olan çatışması kurgusal bir unsurdur. Commodus hayatı boyunca 700’den fazla dövüşe katılmıştır. Genellikle uzaktan veya yükseltilmiş bir platformdan savaşmıştır. Neticede bir imparatorun profesyonel savaşçılar ile aynı şartlar altında dövüşmesi beklenemez. Zaten imparator olduğunu bilen birçok rakibi hemen ona teslim olmuştur.
Commodus cinsellik, şiddet ve atletizm tutkularına oldukça bağlı bir isimdir. Megaloman bir kişi olan Commodus, kendi ilahiliğine ve tanrısal gücüne olan inancını sürekli olarak vurgulamıştır. Bu gücünü Roma halkına göstermek için gladyatör olarak dövüşmeyi seçmiş olabilir. Ancak Romalılar, bir liderin düşmanlarla yüzleşmek yerinde arenada dövüşmesini uygunsuz bulmuşlardır. Fakat her halükarda kan ve vahşet içeren arena aktiviteleri halk için eğlencelidir.
Bazı tarihçiler ise Commodus’un gladyatör takıntısını açıklamak için farklı bir hikaye sunarlar. Öyle ki Commodus’un gerçek babasının bir gladyatör olduğunu iddia ederler. Nitekim bu iddialar çoğu tarihçi için yalnızca dedikodudan ibarettir.
Arena Tutkunu Commodus’un Büyük Şöleni
MS 192 yılının sonunda, ölümüne yaklaşırken, İmparator Commodus, Roma’nın Colosseum’unda bir gergedan öldürmek istemiştir. Hayvan avına olan tutkusuyla bilinen Commodus, bir kaplanı, fili ve su aygırını da avlama arzusundaydı. Bu yüzden, ihtişamlı ve muhteşem oyunlar düzenlemek istedi. Bu gösteriler 14 gün sürdü. Gösterinin yıldızı bizzat imparatorun kendisiydi. Bu haber duyulduğunda, insanlar İtalya’nın dört bir yanından daha önce ne gördükleri ne de duydukları bir şeyi izlemek için akın edecekti: Arenada bir imparator. Commodus’un hünerlerinin o kadar büyük olduğu söyleniyordu ki, attığı ciritler ya da fırlattığı oklar hiç ıskalamadığı sanılıyordu.
Uzun kollu, altınla dokunmuş beyaz ipek bir tunik giyen Commodus, oyunları Roma senatörlerinin resmi selamlamalarını kabul ederek başlattı. Commodus, ardından saf mor renkte, altın yıldızlarla süslenmiş bir cübbe ve uyumlu bir mor pelerin giydi. Başında Hindistan’dan gelen mücevherlerle süslü altın bir taç vardı. Elinde Tanrıların habercisi Merkür’ün asasına benzer bir asa tutuyordu. Commodus bahsettiğimiz nedenlerle Herkül gibi giyinmeye başlamıştı. Dolayısıyla, Herkül gibi bir aslan derisi pelerini ve bir sopası vardı. Ancak, imparator Kolezyum’un oval arenasına girmeden önce, Herkül’ün simgelerini bir kenara bıraktı. Altın kaplama bir sandalyeye oturdu. Commodus, elli bin seyirci önünde sadece bir tunik giyerek Merkür gibi görüyordu.
Fakat arenanın kumlarına normal bir avcı gibi basitçe adım atmadı. Hali hazırda, arenanın tüm uzunluğunu boyunca yüksek bir geçit inşa edilmişti. Commodus, büyülenmiş halkı önünde bu geçitte yürüyordu. Ancak bu, bir avdan çok bir “hindi vurma” oyunuydu. Bu yapının destek duvarları, hayvanları aşağıda küçük sürüler halinde bölüyordu. İmparator, yüksek noktadan kolayca ok ve mızraklarıyla hayvanları avlıyordu. İlk gün, yüz ayıyı şahsen öldürdü. Her bir atış hedefine ulaştıkça kalabalık coşkulu alkışlarla tezahürat yapıyordu. İmparator, gösterinin ortasında yorgun düştü. Daha sonra Herkül’ün sopası şeklindeki bir kupadan tatlı soğuk şarabı bir dikişte içti. Bu davranışı da seyirciler tarafından naralar ile karşılandı.
İmparatorun Arenadaki Ustalığı: Commodus’un Gergedan Avı
Bir gergedanı öldürmeyi öğrenmek büyük çaba gerektiriyordu. Commodus, bu amaçla en yetenekli Pers okçularını ve en isabetli Faslı cirit atıcılarını, hocaları olarak işe almıştı. Sonunda, doğal yeteneği ve sıkı çalışması sayesinde imparator hepsini geride bıraktı. Lanuvium’daki villasında, binlerce ok atıp yüzlerce mızrak fırlatarak hem cansız hem de canlı hedeflere nişan alıyor, antrenman yapıyordu. Nişancılığı rakipsizdi. Bahsi geçen şenliklerde ayılar ve gergedanların yanı sıra geyik, karaca ve her türden boynuzlu hayvanı vurdu. Uysal hayvanlarla karşılaştığında, onları kovalamak için geçidinden arenaya inmeye cesaret eder, kaçışlarını öngörür ve öldürücü darbelerle onları avlardı. Aslan ya da leopar gibi daha tehlikeli hayvanları avlarken ise genellikle terasında kalırdı.
Anlatılara göre hüneri o kadar büyüktü ki bir hayvanı öldürmek için neredeyse hiç ikinci bir mızrağa ihtiyaç duymuyordu. Bir hayvan sıçradığı anda, alnına ya da kalbine bir atış yaparak onu anında öldürürdü. Yerden çıkar gibi bir kapaktan yüz aslan çıktığında, imparator her birini tek bir mızrakla öldürdü. Halk gerek Commodus’un yeteneklerinden, gerekse de egzotik hayvanların çeşitliliğinden mest olmuştu. Bu hayvanlar Hindistan, Etiyopya, Britanya’nın kuzeyi ve Ren Nehri’nin ötesindeki Alman topraklarından geliyordu.
Commodus’un Hayvan Gösterileri: Zulmün Tarihçesi ve Roma’nın Eğlence Geleneği
Ancak Commodus, böyle bir zoolojik gösteri düzenleyen ilk imparator değildi. Örneğin bir asır önce Titus, Colosseum’un açılışını, turnalar ve filler arasındaki mücadelelerle kutlamıştı. Titus’un gösterisinde toplam dokuz bin hayvan öldürülmüştü. Commodus’un hayvan gösterileri elbette son da olmayacaktı. On yıl sonra, MS 202’de, Septimius Severus, çeşitli askeri zaferlerini ve iktidarının onuncu yılını olağanüstü gösteriler düzenleyerek kutladı. Altmış yabani domuz birlikte dövüştü. Bir fil katledildi. Daha önce Roma’da hiç görülmemiş, Hindistan’dan gelen Crocotta adında yeni bir türün sergilendiği ve sonra öldürüldüğü söylendi. Bu tuhaf yaratık, bir dişi aslan ve kaplanın rengini ve görünümünü andırıyordu. Ancak aynı zamanda köpek ve tilki özelliklerini de barındırıyordu. Elbette günümüzde bu hayvanın gerçek olmadığını biliyoruz. Gerçekten ziyade yalnızca bir Hint efsanesiydi.
Sözün özü Commodus’un oyunlarındaki hayvan zulmü yeni bir şey değildi. Amfitiyatroda yapılan oyunlara sabah avı, yani venatio ile başlamak yaygın bir uygulama haline gelmişti. Hayvanlar bazen Commodus gibi oklar ve mızraklarla hayvanları öldüren uzman avcılar tarafından avlanırdı. Genellikle avlarını kovalamak için köpekler kullanılırdı. Ya da hayvanlar birbirleriyle dövüştürülebilir, popüler bir kombinasyon olan boğa ile ayı savaştırılabilirdi. Dövüşen kişiler, kırbaçlar ve kızgın demirlerle birbirlerine saldırmaya teşvik edilirdi.
Roma Arenasında İhtişam ve Zulüm: Commodus’un Büyük Gösterileri
Ancak sanılanın aksine, Roma hayvan gösterilerinde yalnızca hayvanlara zulüm yoktu. Bazı hayvanlar sadece hayranlıkla izleyen kalabalığa sergilenirdi. Diğerleri ise daha ilginç hale getirilmek için süsleniyordu. Boğalar beyaza boyanabilir, boynuzları altınla kaplanabilir ya da koyunların yünleri kırmızı veya mor renge boyanabilirdi. Avcılar, kendilerine saldırmaya çalışan hayvanların öfkeli saldırılarından kaçmak için karmaşık akrobasi gösterileri sunardı. Eğitimli hayvanlar da izleyicileri eğlendirmek ve keyiflendirmek için gösteriler yapardı.
Geleneklere uygun olarak, Commodus’un şenliklere avla başlamıştı. Ancak gösterinin başlamasından önce de pek çok şey olmuştu. Bir gece önce, oyunların düzenleyicisi olarak imparator, ertesi gün arenada dövüşecek gladyatörlere bir ziyafet vermişti. Bazı gladyatörler, belki de son yemekleri olabilecek bu ziyafetten en iyi şekilde yararlanarak iştahla yediler, ertesi gün sergileyecekleri bütük çabalar için karbonhidrat depolamaya özen gösterdiler. Bazıları ise gelecek olanlardan korkarak iştahsızlık gösterdiler.
Gösterişli Geçit Törenleri ve İhtişamlı Eğlenceler
Oyunların başladığı gün, imparator büyük bir geçit töreni ile arenaya girdi. Uzun geçit töreninde müzisyenler, performans sanatçıları ve tanrıların ve tanrılaştırılmış imparatorların heykellerini taşıyan platformlar yer aldı. Gladyatörler, altın işlemeli renkli mor pelerinler giymişti. Gösterişli bir şekilde ilerlediler, arkalarından silahlarını ve zırhlarını taşıyan köleler onları takip etti. Arenanın bu kahramanları genellikle izleyiciler tarafından tanınırdı. Oyunlardan önce, gösteriyi tanıtmak amacıyla kamuya açık portiklerde (revaklarda) onların canlı portreleri asılırdı. Kalabalık, kendi favorilerini coşkuyla alkışladı. Geçit töreni sona erdikten sonra, Roma devletine ilahi desteğin devamını talep eden bir kurban töreni düzenlendi.
Commodus imparatorluk locasına çıktığında, kalabalık onları bekleyen muhteşem eğlenceler için heyecanla yerlerine oturdu. Arenada, kum kaplı tahta zemin altında hapsedilmiş hayvanların boğuk böğürtülerini duyabiliyorlardı (arena kelimesi Latince kum anlamına gelen “harena” kelimesinden gelir). Kalabalığa, olayların hangi sırayla gerçekleşeceğini anlatan afişler gösteriliyordu. Okuma yazma bilmeyenler, programı öğrenmek için okuyabilenlere güveniyordu. Görevliler bedava atıştırmalıklar dağıttı. İnce bir su buharı, kalabalığın üzerine reçine kokulu su püskürttü. İmparatorun avcı olarak büyük bir gösteriyle sahneye çıkmasının ardından gelen bir duraklama sırasında, bir piyango düzenlendi. Küçük ahşap toplar kalabalığın üzerine yağdı. Hemen topları kapmak için bir mücadele başladı. Elbette bu medeni bir mücadele değildi. Yumruklar ve tekmeler savruldu. Bu toplar, sahiplerine para ve yiyecekten altın, köle, at veya hatta mülk gibi lüks eşyalara kadar değişen ödüller için kupon hakkı tanıyordu.
Roma Arenasındaki Korkunç İnfazlar
Avın ardından infazlar başladı. Öğle vakti yaklaşıyordu ve bazı izleyiciler yemek yemek ve belki de öğleden sonra gladyatör dövüşlerine dönmeden önce kısa bir şekerleme yapmak için yerlerinden ayrılmaya başlamıştı. Eğlence biraz daha alt sınıfa hitap etmeye başladı. Mahkûm edilmiş bir suçlu, saçları dağınık, silahsız ve küçük bir arabaya dik bir şekilde bağlanmış halde arenaya geldi. Karşısına bir leopar koydular. Normalde uysal olan bu canlı, kırbaç sesleri yüzünden deliye döndü. Leopar, adamın çıplak göğsüne atladı. Yüzünü güçlü çeneleriyle kavradı. Mahkûm elleri arkasına bağlı olduğu için karşı koyamadı. Kalabalıktaki hiç kimse bu adamın hangi suçtan dolayı böyle bir kadere mahkûm edildiğini bilmiyordu. Bir katil, savaş esiri veya kaçak bir köle olabilirdi.
Mahkûmlar bazen hafifçe silahlandırılmış olarak arenaya çıkartılırdı. Fakat eğitim almamış bu kişiler, karşılarına çıkan hayvanlara karşı hiçbir şansa sahip değildi. Bu nedenle bazıları, böyle bir kaderle yüzleşmek yerine kendi hayatlarına son vermeyi tercih ederdi. Örneğin bir mahkûm, tuvalete gidip Romalıların temizlik için kullandığı sünger çubuğunu boğazına sokarak boğuldu. Bir diğeri ise arenaya götürülürken bir kafasını tekerleğin çubukları arasına sıkıştırarak boynunu kırmıştır.
Mitoloji ve Tarihin Yeniden Canlandırılması
Öte yandan infazlar her zaman basit bir şekilde gerçekleşmezdi. Bazıları tiyatro gibi sahnelenir ve mahkûmlar kendi ölüm sahnelerinin başrol oyuncuları haline gelirdi. Tarihten, mitolojiden ve edebiyattan sahneler popülerdi. Örneğin, bir adamın kolu, erken Cumhuriyet dönemi Roma’sının efsanevi kahramanı Mucius Scaevola’yı temsil etmek üzere ateşe tutulurdu. Zamanında Mucius, düşmana Romalı askerlerin ne kadar cesur olduğunu kanıtlamak için elini ateşe sokmuştu. Mahkûm üzerinde bu sahne tekrar canlandırılıyordu. Atys’in hadımı gibi sahneler de canlandırılıyordu. Atys, Yunan mitolojisinde tanrıça Kybele’nin rahibi olarak bilinir. Efsaneye göre, Atys, Kybele’ye sadakatsizlik yapınca, tanrıça onu çılgına çevirir ve Atys kendi kendini hadım eder.
Hatta ve hatta meşhur boğa insan Minatour’un ortaya çıkışından önceki, Pasiphae ile boğanın mitolojik birleşmesi bile canlandırılmaya çalışılmıştı. Öte yandan bu infazların birer amacı da vardı. Bunlar toplumun yasaları çiğneyenleri cezalandırma arzusunu dramatik ifadelerle sahneleyen gösterilerdi. İşin ilginç tarafı, dehşet verici öğle vakti infazlarının mekanı, sıradan bir hapishane veya kamu alanı değildi. Romalılar, bu ölüm festivallerine ev sahipliği yapacak olağanüstü görkemli binalar inşa etmek için giderek daha fazla para harcıyorlardı. Açıkçası halk da bu tip gösterilerden epey eğeleniyordu.
Arenada Kan ve Zafer: Gladyatör Dövüşleri
İnfazların ardından sıra gladyatör dövüşlerine gelmişti. Seyirciler, Commodus arenaya girerken ayağa kalkıp adını tezahüratlarla andılar. Yarışmaların başlaması için borazanlar çaldı. Daha sonra flütler, ilk gladyatör dövüşünün işaretini verdi. Bu duyusal işaretler, performansı kesintiye uğratarak seyircilere ne yapacaklarını ve nasıl hissedeceklerini bildiriyordu. Bu büyük imparatorluk oyunlarında, halk hayatın sıkıcı tekdüzeliğinden uzaklaşıyordu. Işık ve renkli süsler, olayları dramatize etmek için kullanılıyordu. Ayrıca, Roma oyunlarında en iyi dövüşlerin, dövüşçülerin köşelere kaçmadığı, aksine tüm amfitiyatronun net bir şekilde görebileceği şekilde ortada gerçekleşen mücadeleler olduğu düşünülüyordu.
Boş koltuklar, günün en heyecanlı gösterisini bekleyen seyircilerle dolmuştu. “Gladyatörleri getirin!” tezahüratları duyulmaktaydı. Gladyatörler arenada kalabalığın önünde geçit töreni yaptıktan sonra imparatorun huzuruna çıkarlardı. İlk olarak, seyircilerin havasına girmesi için tahta silahlar ve kırbaçlarla yapılan bir ısınma gösterisi vardı. Daha sonra, gladyatörlerin silahlarının bir adamı öldürebilecek kadar keskin olduğunu göstermek için resmi bir test yapıldı. Bazı karşılaşmalarda, hangi çiftin ilk dövüşeceğini belirlemek için kura çekiliyordu. Ancak heyecanı en üst seviyede tutma için çiftlerin genellikle önceden düzenlendiği ve en büyük iki yıldız arasındaki ana dövüşle sona ermesi yaygındı. Borazanlar çaldıktan sonra mücadeleler başladı.
Roma’da çeşitli gladyatör tipleri vardı ve her biri farklı ekipmanlarla donatılmıştı. Genellikle farklı türde ekipmana sahip olan gladyatörler birbirleriyle dövüşürlerdi. Rakiplerin yetenek seviyeleri ise dikkatle eşleştirilirdi; hiç kimse kolay bir zafer görmek istemezdi. Gladyatörler bile daha düşük seviyedeki bir rakiple dövüşmekten hoşlanmazlardı, çünkü değersiz bir rakibi yenmenin onlara saygı kazandırmayacağını bilirlerdi.
Roma’da gladyatörler dövüşlerde yenilebilir, ölebilir, yaralanabilir, bağışlanabilir veya bağışlanmayıp imparator tarafından öldürülebilirdi. İmparator veya arenanın yöneticisi, gladyatörün kaderine karar verirdi. Gladyatörler, kazandıkları takdirde ün ve para kazanabilirken, yenilmeleri durumunda hayatlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırlardı. Bu ölüm kalım mücadelesi, Roma halkı için büyük bir eğlence kaynağıydı. Keza Commodus’da bu durumdan epey zevk alıyordu.
Commodus: Arenanın İmparatoru ve Cassius Dio’nun Tanıklıkları
Commodus genelde sabahki gösterilerini tamamladıktan sonra öğle yemeğinin ardından gladyatör olarak arenaya geri dönerdi. Secutores olarak bilinen zırhları giyerdi: Sağ elinde kalkan, sol elinde ise tahta kılıç tutardı ve solak olmasıyla gurur duyardı. Rakipleri bazen değnekle silahlanmış gladyatörler olurdu, bazen de halk tarafından seçilmiş kişilerle dövüşürdü. Dövüşürken yanında Aemilius Laetus ve Eclectus adındaki gardiyanları bulunurdu. Dövüşünü bitirdikten sonra, kaskının üzerinden bu arkadaşlarını öperdi. Bu gösteriden sonra ise diğer gladyatörler savaşırdı.
Bahsi geçen tüm bu ayrıntılı gözlemleri kime borçluyuz diye soracak olursanız, Cassius Dio’ya borçluyuz. Kendisi tıpkı babası gibi bir senatördü ve meslektaşları gibi, o da imparatoru selamlamak ve alkışlamak zorunda kalmıştı. Commodus’un ölümünden yirmi yıl sonra, Dio, yaklaşık 1.500 yılı kapsayan seksen ciltlik bir Roma tarihi yazdı. Bu tarihte, Commodus’un saltanatına dair bölümler, imparatorun tuhaf davranışlarıyla doludur. İmparatorun bütün kusurlarını yakından gördüğü için Commodus anlatılırken küçümseyici bir tavır takınmıştır.
Commodus ve Engelli İnsanlar
Onun hükümdarlığı sırasında, fiziksel engelli insanlar için hayat daha da zor ve tehlikeli hale gelmişti. Commodus, zaman zaman arenalarda ve özel gösterilerde bu savunmasız insanları seçerdi. Engelli, cüce, sakat ya da zayıf düşmüş insanları toplayarak, onların korkunç bir eğlencenin parçası olmasını isterdi. Bu gösterilerde, seçilen insanlara ellerine süngerler verilirdi. Süngerler, gerçek bir dövüşte savunma amaçlı kullanılabilecek hiçbir işlevsel özellik taşımıyordu. Bu durum, bu insanları tamamen savunmasız hale getirirdi. Commodus, elinde büyük bir balyozla arenaya çıkardı.
Tarihe geçen kayıtlardan birinde bir gün Commodus Roma şehrinde hastalık veya kaza sonucu ayaklarını kaybetmiş tüm engelli insanları toplamıştır. Bu zavallı insanların dizlerine yılan benzeri figürler bağlanmıştır. Ellerine ise süngerler verilmiştir. Commodus, arenada elinde bir sopa veya balyozla bu engelli insanları döverek öldürmüştür.
Commodus’un Trajik Sonu
Commodus, 193 yılının Yeni Yıl Günü’nde şehrin yeniden doğuşunu kutlamak için arenada dövüşmeye karar verir. Yazıda anlattıklarımızdan yola çıkarak bunun Commodus için normal olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak bu sefer bir imparator gibi değil, gerçek bir gladyatör gibi ayrıcalıksız dövüşmek ister. Bu fikrini yakınlarına açar ve çevresindekiler endişelenir. Metresi Marcia, kahyası Electus ve yeni Praetorian Muhafızları komutanı Quintas Aemilius Laetus, onun bu arena planından vazgeçmesini sağlamaya çalışır. Ancak Commodus öfkelenerek onları idam etmekle tehdit eder. Zaten Commodus’un son yıllarında, onun despotik yönetimi ve megaloman tavırları yüzünden birçok kişi ona karşı cephe almıştır. Bu idam tehdidi bardağı taşıran son damla olur. Ya yakınları ölecek ya Commodus ölecektir. Bunun üzerine Marcia başta olmak üzere yakınları Commodus’a bir suikast düzenlemeye karar verirler.
Marcia, her zamanki gibi Commodus’a banyosundan önce bir bardak şarap getirir. Ancak bu sefer şarap zehirlidir. Fakat zehir etkisini göstermez. Suikast bir kere düzenlenmiştir. Zehir etkisini göstermeyince, Commodus’un spor koçu ve profesyonel güreşçi Narcissus içeri girerek onu boğar. Pek çok kişi onun cesedini Roma sokaklarında sürüklemek istese de, Commodus’un halefi olacak Pertinax, cesedi alarak bu durumu engeller. Commodus, Hadrianus Mozolesi’nde toprağa verilir.
Sonuç
Caligula ve Neron gibi diğer çılgın imparatorların aksine Commodus hep kötü bir yönetici olmuştur. Caligula ve Neron’nun başlangıçta iyi başlayıp sonradan kötüye gittiği, ancak Commodus’un baştan itibaren kötü başlayıp öyle kaldığı tarih tarafından bilinmektedir. Commodus’un yönetimi, başlangıcından itibaren istikrarsızlık ve zorbalıkla damgalanmıştır. İmparatorluk üzerinde derin ve kalıcı olumsuz etkiler bırakmıştır. Ardına gelen yönetimlerde de bu izlere rastlanmaktadır. Diktatörlük eğilimleri ve megaloman tavırları, hem halkın hem de yakın çevresinin güvenini sarsmış, nihayetinde onu trajik bir sona sürüklemiştir. Fakat arkasında uzun ve bir o kadar da ilginç bir tarih bırakmıştır.
Kaynakça
1.Herodian. (n.d.). Herodian of Antioch, History of the Roman Empire (1961) pp.11-42. Book 1. https://tertullian.org/fathers/herodian_01_book1.htm
2. Wasson, D. L., & Cartwright, M. (2023). Commodus. World History Encyclopedia. https://www.worldhistory.org/commodus/
3. McElduff, S. (2020, September 3). Case Study II: Commodus (161-92 CE). Pressbooks. https://pressbooks.bccampus.ca/spectaclesintheromanworldsourcebook/chapter/case-study-ii-commodus-161-92-ce/
4. The day Commodus killed a rhino: understanding the Roman games. (2015). Choice/Choice Reviews, 52(10), 52–5482. https://doi.org/10.5860/choice.190054
5. Daugherty, G., & Daugherty, G. (2022, August 18). Was Commodus the worst emperor in ancient Roman history? HISTORY. https://www.history.com/news/commodus-worst-roman-emperor-gladiator
6. The Editors of Encyclopaedia Britannica. (2024c, May 27). Commodus | Biography, Facts, Sister, & Death. Encyclopedia Britannica. https://www.britannica.com/biography/Commodus
7. Johns, K. (2023, October 7). Why did Emperor Commodus wish to become Hercules? TheCollector. https://www.thecollector.com/emperor-commodus-as-hercules/
8. The Oxford Classical Dictionary. (2005). In Oxford University Press eBooks. https://doi.org/10.1093/acref/9780198606413.001.0001
9.Dimuro, G. (2022, December 22). Commodus: The true story of the Mad Emperor from “Gladiator.” All That’s Interesting. https://allthatsinteresting.com/commodus
Genç bir doğa bilimleri meraklısı olarak türdiriltimi, genetik, biyoteknoloji, zooloji, evrimsel biyoloji ve paleontoloji gibi alanlara ilgi duyuyorum. Pleistosen megafaunası, antik tembel hayvanlar ve paleofaunalar konusunda uzmanlaştım. "Türdiriltimi" teriminin Türkçeye kazandırılmasında ve konuya dair ilk kapsamlı makaleyi yazmakta öncülük ettim. "Türdiriltimi Etik midir?" başlıklı biyoetik makalem, Türkiye’de tıp biyoetiği dışındaki nadir çalışmalardan biridir. 2022'den beri Evrim Ağacı'nda bilim yazarlığı yapıyor, aynı zamanda Sapiens Medya'da editörlük ve bilim iletişimi görevlerini yürütüyorum. İleri düzeyde İngilizce ve İtalyanca biliyorum.
Keşke herkes tarih anlatıcılığını bu şekilde yapsa, eminim o zaman çok daha fazla insana ulaşmak mümkün olur, bilgi yanlışı ile dolu filmler de bu vesileyle daha bilinçli izlenmiş olur. Ayrıca ayımlanma tarihini Gladyatör II. filminin çıkışına uydurmak da çok ince olmuş. Benim bu yazıya ifadem “👍” olacaktır.