İsmail Gaspıralı: Türk’ün Üçte Birliğinin Öncüsü
İsmail Gaspıralı veya İsmail Beğ Gaspırınski; özgün bakış açısı, gazetecilik kariyeri ve milliyetçilik fikriyatı ile Türk dünyasının önemli bir şahsiyeti olarak zihinlerde yer etmiştir. Onun etkisi, Türk dünyasındaki düşünsel ve kültürel meselelere uzun yıllar boyunca tesir etmiş ve etmeye de devam edecektir. Gaspıralı; yaşamı boyunca sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir eğitimci, gazeteci, ve düşünce adamı olarak da ön cihete çıkmıştır. Aynı zamanda Gaspıralı’nın yaşamı, 19. asrın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu ve çevresindeki toplumlarda yaşanan büyük tahavvüllerin hakikatli bir aksetmesidir. Yabancı lisanlardaki eserleri tetkike imkân bulan Gaspıralı, Garp (Batı) dünyasının tasavvurları ile münasebette bulunarak muasır bir fikriyat geliştirme imkânına hasıl olmuştur. Bu yazıda İsmail Gaspıralı’nın erken yaşamı, eğitimi, siyasi hayatı, fikri ve tahriri teşebbüsleri gibi meselelerin ele alınıp mütalaa edilmesi amaçlanmaktadır.
Bu konularda daha fazla içeriğimize ulaşmak için Tarih kategorimizi ziyaret edebilirsiniz.
İsmail Gaspıralı’yı Öncüyü Öncü Kılan Yaşamı
Kırım’ın Bahçesaray şehri yakınlarındaki Avcıköy’de doğmuştur. “Gaspıra” ismi, İsmail Beğ’in babasının doğduğu yerden gelmektedir. İsmail Beğ’in babası Çarlık ordusundan emekli bir teğmen olan Mustafa Alioğlu, annesi Kırım asilzadelerinden İlyas Mirza Kaytazov’un kızı Fatma Hanım’dır. İsmail Beğ’in tahsil devresi Bahçesaray’daki bir Müslüman mektebinde başlayıp Akmescid Erkek Mektebinde devam etmiştir. Burada iki yıl okuduktan sonra, önce Voronej’de bir askeri mektebe; sonra da Moskova Askeri İdadisine girmiştir. Gaspıralı’nın idadideki mektep hayatı, dört beş sene Rusça tali dersleri tahsil etmekle sınırlıdır.
Girit’e Varıp Osmanlı Zabiti Olma Niyeti
Millî hisse ve şuura ise ilk evvela Rus askeri idadisinde vâkıf olmuştur. Bu dönemde Panislavistlerin rüesasından Mihail Katkof’un Girit İhtilali münasebetiyle Türkler aleyhinde yazdığı makaleleri okumuştur. Moskova gazetesinde Panislavistlerin Türklere karşı kaleme alınan makaleleri okuması İsmail Beğ’in hislerini fazlaca harlamıştır. Bu hadiseler zuhur ettiği sırada ise İsmail Beğ henüz 15 yaşlarındadır. Bunun üzerine 1867 yılında Girit’teki Türklere yardım etmek niyetiyle Mustafa Mirza Davidoviç ile Kırım’a gitmiştir. Asıl maksatları Rum isyancılarla mücadele eden Osmanlı kuvvetlerine katılmak için İstanbul’a varmaktır. Fakat gizlice Odessa’ya geçtikleri sırada pasaportsuz gemiye binmeye yeltenmişler ve İstanbul’a gidemeden yakalanmışlardır. Bu hadise zuhur ettikten sonra İsmail Beğ Moskova’ya dönmemiş ve Kırım’da kalmıştır.
Paris Seyahati
Hayatını idame ettirebilmek adına Zincirli Medresesi’nde Rusça muallimi olmuştur. Muallimliği sırasında kendini Rus edebiyatı ve felsefe alanlarında geliştirmiştir. Gaspıralı’nın bir Osmanlı memuru veyahut zabiti olma arzusu zihinde yeniden vuku bulmuştur. Ancak bu niyetinin hasıl olması için Fransızcaya iyi derecede bilmesi gerektiğine kani olmuştur. Buna binaen İstanbul’a gitmeden evvel Fransızcasını geliştirmek maksadıyla 1872 yılında Paris’e revan olmuştur. İsmail Beğ’in Paris’ten en büyük istifadesi Garb medeniyetinin fayda ve zararlarını tetkike imkân bulmasıdır. Garb’a revan olan birçoklarının aksine Gaspıralı, benliğini kaybetmemiştir. Ayrıca oradaki fikri ve medeni gelişmeleri takibe uğraştığı ve önemli kazanımlar elde ettiği görülmektedir. İlaveten yabancı bir ülkede daha 21-22 yaşlarında kalmanın getirdiği müşkülatlarla ve çetinliklerle olan mücadelesi sonraki hayatı için de faydalı olmuştur.
1874’te öteden beri içinde yatan Osmanlı memuru olma arzusuyla İstanbul’a gitmiştir. İstanbul’a gelişi sırasında Rusça, Türkçe ve Fransızcaya vâkıftır. Ayrıca çeşitli felsefi ve edebi konuları da öğrenmiştir. Mekteb-i Harbiye’de Rusça muallimliğine tayin olmaya niyet etmiştir. Ancak işin uzaması ve umduklarını bulamaması sonuncunda tekrar Kırım’a dönmüştür.
Kırım’a Dönüşü, Belediye Reisliği ve Gazete Çıkarma Faaliyetleri
Kırım’a dönüşünden sonra dört sene kadar faal bir işle meşgul olmamış ve millettaşlarının hayatı ve ahvalini tetkikle vaktini geçirmiştir. 1878’de Bahçesaray belediye başkan yardımcısı seçilen İsmail Bey, ertesi yıl belediye başkanlığına getirilmiştir. 1884 yılına kadar da bu görevinde kalmıştır. 1879 senesinde mevcut problemleri yakından takip etmiştir. Binaenaleyh yabancı hâkimiyeti altında yaşayan millettaş ve dindaşlarını uyandırmak ve onların seslerini duyurmak maksadıyla yayın yoluyla faaliyete geçmiştir. Bu amaçla üst makamlarına bir gazete çıkarmak için dilekçe vermiştir. Ondan evvel Rusya’da; kapanan Ekinci, yarım yamalak yayım hayatına eden Ziya ve Keşkül dışında Türkçe bir gazete çıkmamıştır. Gaspıralı, gazete yayımlama gayesiyle dikkatleri üzerine celbetmiştir. Ancak bu dikkat, beraberinde dilekçesine ret kararını da getirmiştir.
Gazete için müsaadeye çalışırken bir yandan da 1881 yılında Akmescid’de çıkarılmakta olan “Tavrida” gazetesinde “Genç Molla” takma adıyla “Rusya Müslümanları” isimli makalelerini neşretmiştir. Gaspıralı’nın bu makalelerine dikkat etmekte fayda vardır. Çünkü aslında bu yazıları İsmail Beğ’in o güne kadarki fikir hayatının birer hülasası niteliğindedir.
Rusya Müslümanlığı Yazısı ve Türk-Tatar Milleti Üzerine İfadeleri
… Asya ve Avrupa’nın bir kısmında sakin büyük bir millet, Türk-Tatar milleti var. Bu millet, parça parça, dağınık, zayıf; bu millet diğer milletlere nisbeten ilim ve marifetçe, servet ve medeniyetçe pek geride kalmış; böyle devam ederse, tenâzü’-ı bekā kanûn-ı tabi’iyyesi mucibince mahv olacak (Hatırlıyorsunuz ki bu fikir Zerdabî’de de vardı), başka milletler tarafından yutulacak…. İşte bu müşâhade-i halden asıl mes’ele tevellüd ediyor: Türk-Tatarların bu zaafına, böyle geride kalışına sebep ne? Türk- Tatar milletini mahvdan kurtarmak için ne yapmalı?…
İsmail Gaspıralı Beğ
Bu satırlarda ifade ettiği meseleler, aslında Gaspıralı’nın vefatına dek uğrunda mücadele ettiği idealleri olup fikir hayatının mühim bir sahsını meydana getirecektir. Ayrıca yine eserlerinden anlaşılacağı üzerine İsmail Beğ, kendini yalnızca mensubu olduğu milleti Kırımlılardan addetmemiş; aynı zamanda Türk-Tatar ifadesiyle bütün bir Türkçülük sergilemiştir. İsmail Beğ, Türk-Tatarların mektep ve medreselerinde kendi dilleriyle tahsil görmelerini savunmuştur. Bununla da kalmayarak Türkçe kitaplar, mecmualar ve gazeteler çıkarmaları gerektiğini ifade etmiştir. Bu noktada Gaspıralı’nın Türk dil birliğini savunarak bir hareketin inşasına çaba sarf ettiği görülmektedir. İsmail Beğ, Rusya Müslümanlığı yazısını yazarken asıl niyeti olan Türkleri uyandırıp topyekun bir siyasi vücut meydana getirme emelinin Ruslarca fark edilmesini önlemek maksadıyla yazısını temkinli şekilde kaleme almışsa da niyetinin bazılarınca fark edilmesine engel olamamıştır.
Millet İçin Millî Dil ve Tercüman Gazetesinin Açılışı
İsmail Beğ, 1883’te birçok müşkülata rağmen yoğun bir çabanın sonucunda (bütün muhteviyatının Rusçası ile birlikte yayımlanması şartıyla da olsa) Tatarca bir gazete neşrine muvaffak olmuştur. Gazetenin ilk nüshası 22 Nisan 1883’te Bahçesaray’da Tercüman adıyla çıkmıştır. Haftada bir gün olacak şekilde yayımlanmıştır, 1912’den sonra ise günlük yayınlanarak yayın hayatına devam etmiştir. Tercüman, Kırım Tatarları’nın ilk Türkçe gazetesi, bütün Rusya Müslümanları arasında da Türkçe yayımlanan üçüncü gazetedir. Gazetenin asıl adı Şinasi Efendi’nin Tercüman-ı Ahvâl’inden esinlenilerek konulan Tercümân-ı Ahvâl-i Zaman’dır.
Burada Şinasi Efendi’nin Türkçü fikirlerine de bir parantez açılmak lüzumlu olacaktır. 1845 yılında Şinasi tarafından tersane nazırı Ziver Efendi’ye atfen kaleme alınan bir tebriknâmenin mukaddimesi bir kıtadır. Birinci mısrası Fransızca, ikincisi sadece Türkçe, üçüncü ile dördüncüleri ise Arapça ve Acemcedir. Şinasi’nin, bu eseriyle Türkçe’ye, o gün kadar hasıl olmasa da diğer lisanlarda olduğu gibi bir müstakil hâl vermeye çalıştığını ifade etmek mümkündür. Bu noktada Şinasi’nin Lisan-ı Osmani’yi günlük Türkçeye yakınlaştırmak maksadıyla sadece Türkçeden teşkil olan manzumeler yazması, Tanzimat edebiyatında vuku bulan erken Türkçülük emarelerindendir.
İsmail Gaspıralı’nın Geliştirdiği Yeni Eğitim Metotları
Tercüman‘ın ortaya koyduğu en mühim mevzu; millete kendi dilinde eğitim vermek, Avrupai fikirleri ve teknikleri öğretip milleti aydınlatmaktır. Bunun için Avrupai fikrilerin ruhuna uygun ancak millî yapısını koruyan bir usul ile eğitim verme fikri hasıl olmuştur. Gaspıralı, tasarladığı maarif reformunu 1884’te Bahçesaray’ın Kaytaz Ağa Mahallesi’nde ilkokul kademesinde açtığı bir mekteple başlatmıştır. O dönemde Bahçesaray’da Gaspıralı’nın ortaya koyduğu yeni tekniklere uygun bir yapı mevcut değildir. Bu sebeple de mali kaynakların bulunması, yeni öğretmenler yetiştirilmesi ve ders araç gereçlerinin temini lüzumluydu. Bu ihtiyaçların karşılanması, Gaspıralı’nın ortaya koyduğu çaba sayesinde sağlanmıştır. Bahçesaray halkı bu teşebbüse ilk başlarda mesafeli yaklaşmıştır. Ancak mektebin yeni tekniklerle kırk günde okuma yazma öğreteceğini ilan etmesi, mektep üzerindeki havanın değişmesini salık vermiştir. Bunun üzerine İsmail Beğ, gerçekten de “usûl-i savtiyye” adını verdiği yeni bir metot kullanarak kırk gün sonra eşrafın ve halkın huzurunda açık bir imtihanla talebelerin okuma yazma öğrendiğini herkese göstermiştir.
Usûl-i Cedîd Sistemi
Bu ilk deneme, ileride Rus İmparatorluğu içerisindeki tüm Müslüman mekteplerine yayılan bir inkılap hâlini alacaktır. Aynı zamanda da eğitimde tam manalı bir reform hareketi olma mahiyetine hasıl olacaktır. İsmail Beğ, bu sistemi “usûl-i cedîd” (yeni usûl) ismi ile nitelendirmiştir. Bu yeni sistem, dönemin zihinlerinde kuvvetli bir tesir uyandırmıştır. Bu tabiri yüzünden 1917’ye kadarki dönemde Rusya’da usûl-i cedîd sistemiyle yetişen millî-reformist kadrolar “Cedîdciler” olarak adlandırılmıştır. “Usûl-i cedîd” ifadesi ise Osmanlı Türklerinden alınmış bir tabirdir. Bu terim, ilk başlarda sadece eğitim ve öğretim üzerinde ortaya çıkmış bir tekniktir. Ancak zamanla bir hayat tarzı halini almıştır. Bu hareketin belki de en mühim noktası Şark Türklüğünde Garblılaşmanın net bir ifadesi olmasıdır. Gaspıralı, Türklerin millî benliklerini kaybetmemek şartıyla Garblaşmasının ne kadar lüzumlu olduğuna her daim dikkat çekmiştir.
Usûl-i cedîd sistemin bu yaygınlığı sağlaması için Gaspıralı, Rus İmparatorluğu içinde Müslümanların topluca yaşadığı yerlere sık sık ziyaretler yaparak sistemine destekçiler bulmuştur. Özellikle İdil Boyu Tatarları’ndan Hüseyinovlar, Apanaylar, Akçuralar gibi zengin tüccarların, Tağızade gibi Kafkasyalı petrol milyonerlerinin verdikleri destek; usûl-i cedîd mekteplerinin hızla yayılmasında büyük rol oynamıştır.
İsmail Gaspıralı ve Dil Üzerine Ehemmiyeti
İsmail Beğ, evvelinden beri dil meselesine büyük ehemmiyet vermiş ve dile yabancı lisanlardan sözcüklerin girmesine olan rahatsızlığını ifade etmiştir. Ayrıca Türk lehçeleri arasındaki farkların az olduğuna ve lehçelerin birleştirilerek dilde birliğin sağlanması gerektiğine dair görüşlerini de her daim dile getirmiş, bu konuya dikkat çeken makaleler kaleme almıştır. Örneğin; ilk eseri Tonguç‘un mukaddimesinde Gaspıralı, şu şekilde hitap etmektedir:
Milletimizin eseri olan lisanımız, edebiyatça işlenmemiş ise de terbiyeye ve kavaide gelecek lisandır. Gâyet nazik Tatar türkülerinden, Nogay çöğürlerinden, Kırgız ve Türkmen cırlarından anlaşılır ki eğer lisanımız usta bulup, kaleme alınıp işlenirse, şimdikine göre çok dereceler rüşen ve yingil ve kullanılışlı olur… Murâdımız lisanımızı ilerletmektir.
Tonguç, İsmail Gaspıralı
Bu ifadelerinden de anlaşıldığı üzere İsmail Gaspıralı’nın baştan beri dilde birlik ve Türkçülük esasına dayanan bir yaklaşımı olduğu görülmektedir. İkinci mecmuası olan Şafak‘ta meseleleri daha tafsilatlı ele alarak Kazan ve Kırım’da kullanılan lehçelerin yakınlığını misallerle (örneklerle) ortaya koymayı maksatlamış ve Kazan Türklerinin yabancı lisanlardan kelime almalarını tenkit etmiştir. Burada yabancı lisan ile kastetmeye çalıştığının Rusça kelimeler olduğu görülmektedir. Ancak eseri yazdığı dönemde uygulanan sansür sebebiyle bunu üstü kapalı bir anlatımımla yaptığı görülmüştür. Aynı zamanda Gaspıralı, Osmanlı Türkçesinin karışık yapısını da tenkit ederek Osmanlı lehçesini “alaca bulaca” olarak nitelendirmiştir. Evvelinde İstanbul’da vâkıf olduğu dilde sadeleştirme davasını ömrü boyunca taşımış ve dilde sadeleştirmenin kuvvetli savunucularından biri olmuştur.
Rusya Müslümanlarını Toplayacak Bir Kongre
1905 karışıklıkları, Çar II. Nikola’nın istişari (danışma) bir meclis açma vaadiyle ortaya çıkan geçici serbestlik ortamını beraberinde getirmiştir. Gaspıralı, bu fırsattan yararlanarak farklı coğrafyalardaki Müslümanları topyekun olarak örgütlemeye çalışmıştır. Resmî izin alınamadığı için Nijniy Novgorod’da bir nehir gemisi gezintisi süsü verilerek 28 Ağustos 1905’te I. Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı düzenlenmiştir. Gaspıralı, bu kongrede başkan seçilmiştir. Kongrede, usûl-i cedîd mekteplerinde koyulan esaslar temel alınarak tafsilatlı bir örgütlenme tasarısı oluşturulmuştur.
1906 Ocak ayında St. Petersburg’da II. Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı toplanmıştır. 10 Mayıs 1906’da açılan Devlet Duması’na Müslümanlar yirmi beş milletvekiliyle katılmıştır. Ancak bu kadar büyük faaliyetlerin yaşanması sebebiyle huzursuz olan Çar II. Nikolay, Duma’yı dağıtmıştır. Fakat bu, yaşananların önüne set çekememiştir.
1906 Ağustos’unda yekvücut olan Rusya Müslümanları, resmî izinle üçüncü kongrelerini düzenlemiştir. Bu kongrede siyasi parti niteliğindeki “İttifâk-ı Müslimîn” grubu kurulmuş böylelikle faaliyetler resmî bir boyut kazanarak sistemli hâle bürünmüştür. Gaspıralı, bu dönemde ortamdan istifade ederek yayınlarındaki Türklük ifadelerini daha da açık hale getirmiştir. Ancak 1907’de Rusya’da eski istibdatın günden güne yeniden canlanması, Gaspıralı’yı Rus hudutları dışında bir faaliyet sahası aramaya itmiştir. Gaspıralı, 1907-1908 yılları arasında üç defa Kırım ile Mısır arasında seyahat etmiştir. Yolculukları sırasında Osmanlı sarayının desteğini kazanmaya çalışmış; ancak bu emelinde muvaffak olamamıştır. Mısır’a son seyahatinde fikirlerinin ve müdafisi olduğu hususların tafsili için üç sayı yayımlanan “en-Neḥda” adında Arapça bir gazete çıkarmıştır.
İsmail Gaspıralı ve Kadın-Erkek Eşitliği Hususunda Faaliyetleri
İsmail Gaspıralı’nın yaptığı önem teşkil eden bir diğer faaliyeti ise Türk kadınına hürriyet ve toplumsal manada kadın-erkek eşitliği ortamı inşası hususunda çalışmasıdır. Onun nazarında kadınlar çağından uzak kalırlarsa o günün getirdiklerini anlayacak evlatlar yetiştiremezler. Dolayısı ile bu hepten bir ulusun çöküşüne vesile olurdu. “Türk kadının eğitilmesi ve faaliyetten uzak kalmaması, milletin devamlılığı için en mühim meselelerdendir.” görüşünü benimsemiştir. Bu sebeple Gaspıralı, Müslüman Türk kızlarının eğitiminde de öncü olarak ilk usûl-i cedîd kız mektebini ablası Pembe Hanım Bolatukova’ya 1893’te Bahçesaray’da açtırmıştır. 1905 yılı sonlarında yayımladığı “Âlem-i Nisvân” (Kadınların Dünyası); sadece Kırım Tatarları’nın değil. Bütün Rusya Türklerinin tarihlerindeki ilk kadın dergisi olmuştur. Gaspıralı’nın sahipliğinde, kızı Şefika Gaspıralı’nın idaresinde bir yıl kadar yayımlanmıştır. Ayrıca İsmail Gaspıralı tarafından Rusya’daki Türklerin ilk çocuk dergisi olan “Âlem-i Sıbyân” da ilk defa Mart 1906’da Tercüman’ın ilavesi olarak okuyucuya sunulmuştur.
Son Faaliyetleri ve Vefatı
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra ortam, İsmail Gaspıralı’nın İstanbul’da aktif faaliyetlere girişmesine olanak tanımıştır. Gaspıralı, yeni şartları genel olarak Türk milliyetçiliği ve reform fikirlerinin yayılması için uygun bulmuştur. 1908 öncesinde Jön Türkler ile temas hâlinde bulunduğundan mütevellit Türkiye’de tanınan ve saygı gören bir şahsiyet olan Gaspıralı, Osmanlı aydın çevreleriyle yoğun teşrîk-i mesâî imkânına hasıl olmuştur. Bu dönemde İstanbul dergilerine yazdığı makalelerle Osmanlı aydınlarının dikkatini çekmiştir. Bununla birlikte 1908’de kurulan Türk Derneği’nin kurucu üyeleri arasında yer almıştır. 1911’de kurulan Türk Yurdu Cemiyeti ve bu cemiyetin yayın organı olan “Türk Yurdu” dergisi üzerinde de büyük tesiri olmuştur.
Türlü çetinliklerle, yoğun faaliyetlerle dolu; milletinin egemenliği ve bağımsızlığı uğrunda harcanmış ömrü artık daha fazla dayanamamıştır. Sağlığının giderek bozulması nedeniyle Gaspıralı, 24 Eylül 1914’te Bahçesaray’da vefat etmiştir. Cenazesi, Rusya’nın çeşitli bölgelerinden gelen 6000’i aşkın kişinin katıldığı büyük bir törenle Bahçesaray’ın Salaçık mevkiinde, Kırım Hanlığı’nın kurucusu Hacı Giray Han’ın türbesi yakınlarında toprağa verilmiştir. 1944’te Kırım Türklerinin Ruslar tarafından sürgünü Türk dünyasının pek çok kıymetli eserinin tahrip edilmesini salık vermiştir. Bu durum merhum İsmail Gaspıralı’nın da mezarına da sirayet etmiştir. Ancak 1990’da Kırım’a dönen Kırım Tatarları, Gaspıralı’nın tahminî mezar yerine bir taş anıt dikmişlerdir.
Sonuç
Meseleleri etraflıca ele aldığımızda İsmail Gaspıralı Beğ; hayatını Türk halklarının topyekûn birliği ve çağdaşlaşmasına adamış, vizyoner bir Türk münevveri portresiyle karşımıza çıkmaktadır. Ezcümle İsmail Gaspıralı; Türk dünyasının çağdaşlaşma sürecinde önemli bir köprü görevine hasıl olmuş, dil ve eğitim alanlarındaki çabalarıyla geniş bir tesir uyandırmıştır. Nihayetinde onun düşünceleri; sadece kendi döneminde değil bugünlerde de Türk dünyasının entegrasyonu ve kültürel zenginliği açısından pek mühim bir referans noktası olarak değerlendirilmelidir. “Dilde, fikirde, işte birlik!” diyen Gaspıralı, belki de kendi fikriyatını ve tasavvurlarını en bariz bu sözü ile ifade etmiştir. Türk milletinin bir arada olma ve ortak değerlere sahip çıkma kültürünü vurgulayan üçte birlik yani dil, fikir ve işte birlik ilkesi, Türk toplumunun güçlü, birleşmiş ve dayanışma içinde bir millet olma anlayışını simgelemektedir. Gaspıralı, her daim bakış açısı ve milliyetçilik idealizmiyle Türk dünyasının mühim bir şahsiyeti olarak hatırlanacaktır.
Kaynakça
- Akçura, Y. (2015). Türkçülüğün Tarihi (Baskı: 8). Ötüken Neşriyat. [https://www.otuken.com.tr/turkculugun-tarihi]
- Gaspıralı, İ. (Kânunusani 1881). Tonguç, Söz-i Evvel. Akmescid, Spiro Taş Basmahanesi. [https://emelvakfi.org/emeldergisi/ismail-gaspiralinin-yayimladigi-ilk-mecmualar-tonguc-safak/]
- Yalvar, C. (2017). TÜRK DÜNYASININ SÖNMEYEN ATEŞİ: İSMAİL GASPIRALI BEY (1851-1914). Yeditepe Üniversitesi Tarih Bölümü Araştırma Dergisi, 1(2), 87-116. [https://dergipark.org.tr/tr/pub/yutad/issue/29839/321315]
- İsmail Bey Gaspıralı. (n.d.). [http://www.ismailgaspirali.org/]
- Demiroğlu, H. (2015). İdil-Ural Türk Gazetelerinde Gaspıralı İsmail Bey’in Fikirlerinin Çağdaş Yansımaları, 1905-1914. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 11(4), 248–267. [https://isamveri.org/pdfdrg/D03371/2014_4/2014_4_DEMIROGLUH.pdf]
- İsmail Gaspıralı – Vikipedi. (2006, September 22). [https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0smail_Gasp%C4%B1ral%C4%B1]
- Z. V. Togan, “Gaspralı (Gasprinski) Ismāʿīl” (n.d.), EI8 (İng.), II. 979-98.
- The Encyclopaedia of Islam (New Edition), I-XI. (1954-2002). Brill Publishers, Leiden.
- Caferoğlu, A. (1964). İsmail Gaspıralı: Ölümünün 50. Yıldönümü Münasebetiyle Bir Etüd. Kırım Türk Kültür ve Yardımlaşma Derneği, İstanbul.