Bilimsel MakalelerSosyal BilimlerTarih

Statükoculuk: Atatürk Dönemi Türkiye’sinin Dış Politika Anlayışı

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya siyasetinde önemli değişiklikler yaşanmış, devletler arası ilişkilerde yeni bloklar oluşmuştur. 1918-1939 yılları arasında iki temel blok öne çıkmıştır. Bunlar Statükocu Blok ve Revizyonist Blok olarak isimlendirilir. Statükocu Blok, mevcut düzeni koruma ve yayılmacı politikalara karşı çıkma amacını güderken, Revizyonist Blok ise mevcut düzeni değiştirmek ve genişlemek isteyen devletlerden oluşmaktaydı. Bu dönemde Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine dayanan barışçıl ve statükocu bir dış politika izlemiştir. Bu yazıda, statükoculuk, Atatürk dönemi Türkiye’sinin bu politik yaklaşımı ve uygulamaları detaylandırılacaktır. Atatürk’ün dış politika anlayışının, dünya barışına katkıları ve diğer devletlerle olan ilişkileri nasıl şekillendirdiği incelenecektir.

Daha fazla benzer içerik için tarih kategorimize göz atabilirsiniz. Atatürk’ün yaşamı hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz “Mustafa Kemal’in Yolu; Selanik’ten Samsun’a Bir Ulusun Doğuşu” başlıklı yazımızdan yola çıkabilir ve 5 yazılık yazı dizimizi okuyabilirsiniz.

Atatürk Dönemi Türkiye’sinin Dış Politika İlkeleri

Atatürk Dönemi Türkiye’sinin dış politika ilkeleri, genç cumhuriyetin uluslararası arenada kendine yer edinme sürecinde büyük önem taşımıştır. Bahsettiğimiz üzere Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasındaki dönemde, siyaseten iki temel blok vardır. Bunlar, Statükocu Blok ve Revizyonist Blok olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Statüko (status quo), kurulu düzen demektir. Dolayısıyla statükoculuk da mevcut durumu bozmama politikasıdır. İngiltere ve Fransa Birinci Dünya Savaşından galip ayrıldıkları için bu savaşın sonunda alınan kararları koruma eğilimindedir. Yani statükocudur. Kısaca tanımlayacak olursak statükoculuk, anti-yayılmacı ve bulunan konumu korumak isteyen bir politika biçimidir.

Öte yandan revizyon kelimesi pek çok farklı dalda farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Örneğin makine sektöründe motor revizyonu diye bir terim vardır. Fakat uluslararası politika açısından mevcut düzeni değiştirmek ve yayılmacı bir politika izlemek anlamına gelmektedir. Bu tanıma göre bakıldığında açıkça görülmektedir ki İtalya ve Almanya gibi ülkeler politik açıdan revizyonisttir. Peki bu durumda Türkiye hangi bloktadır?

Yurtta Sulh, Cihanda Sulh: Bir Barış İlkesi

Bu soruya verilecek en net cevabı, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sloganı ve Kemalist Türkiye’nin dış politika anlayışını benimsemiş Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın açıklamalarıyla bulabiliriz. Tevfik Rüştü Aras, 13 yıl boyunca dışişleri bakanı olarak görev yapmıştır. Bu sürede Türkiye’nin dış politika prensiplerini dünya kamuoyuna tanıtmıştır. Aras, 30 Mart 1937’de La Stampa gazetesine şu şekilde bir demeç vermiştir:

(…) Sonra da statüko taraftarı olduğumuz için emsal olmak istemeyiz.(2)

Bu açıklama ile Türkiye’nin mevcut durumu koruma ve barışçıl bir politika izleme konusundaki kararlılığını vurgulamıştır. Bu açıklama, Türkiye’nin revizyonist değil, statükoculuk ilkesini benimseyen bir duruş sergilediğini ve dünya barışını korumaya yönelik bir politika izlediğini açıkça ortaya koymaktadır. Atatürk’ün ve Aras’ın bu net ifadeleri, Türkiye’nin dış politikadaki yerini ve amacını somut bir şekilde belirlemiştir.

Atatürk ve Tevfik Rüştü Aras.

Tabi ki bu statükoculuk sadece söylemlerle sınırlı kalmamıştır. Aynı zamanda uygulanan dış politikaya da yansımıştır. Bunun en net örneklerini, Türkiye’nin dönemin İtalya ve Almanya’sının uygulamış olduğu yayılmacı politikalar ve tehditkar söylemlerine karşı görebiliriz. Bu iki devlet ticari açıdan ekonomide pragmatist bir yaklaşımı benimseyen Türkiye için önemli konumda olsalar da Türkiye, olası bir yayılmacı söylem yahut politikayla karşılaşma tehlikesi söz konusu olduğunda bu iki ülkeye yaptırım uygulamaktan veya sözlü olarak protesto etmekten çekinmemiştir.

Statükocu Blok: İngiltere ve Fransa’nın Koruma Politikaları

İngiltere ve Fransa’nın dış politika anlayışında genel olarak 1. Dünya Savaşında elde ettikleri üstünlük ve toprakları koruma eğilimi görmekteyiz. Her ne kadar kendi işlerini görmeye yarasa da Milletler Cemiyeti’nin kurulması bunun bir göstergesidir. Bunun yanı sıra Avrupa savaşa doğru giderken bu iki ülke ortamı yatıştırmaya çalışmıştır. Çünkü mevcut konumdan memnundurlar.

Revizyonist Blok: İtalya ve Almanya’nın Yayılmacı Politikaları

Almanya’ya 1. Dünya Savaşı’ndan Versay Anlaşması ile çok ağır politikalar uygulanmıştır. Bundan dolayı Almanya yapısı gereği revizyonist bir tutum takınmak eğilimindedir. İtalya da keza 1. Dünya Savaşı’nda pek çok kayıp vermesine rağmen istediklerinin neredeyse hiçbirini alamamıştır ve bu bakımdan da eski müttefiklerine kinlidir.

İtalya’nın Habeşistan’ı İşgali

İtalya 1935 yılında Mussolini’nin klasik yayılmacı sebeplerine dayanarak Habeşistan’ı işgal etti. Her ne kadar İtalya Habeşistan Yerlilerini kardeş olarak gördüklerini söyleseler de bu işgalin Habeşistan halkı için kardeşçe sayılabilecek hiç bir yanı yoktu. İtalya bu işgalde her türlü silahı kullanmaktan çekinmemiş ve kazanana kadar adeta o topraklarda terör estirmiştir.

“La domenica del corriere” gazetesinden işgali anlatan bir çizim.

Bu işgal sonrası Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin aldığı yaptırım kararını uygulamaktan asla geri durmamıştır. Aynı şekilde basın ve kamuoyunun tavrı da savaş süresince Habeşistan’dan yanadır. Hatta basın, karikatür yoluyla İtalya ile dalga geçmekten çekinmemiştir. Öte yandan 1939’da Hatay’ın ana vatana katılması olayında İtalyan gazetelerinin olayı eleştirmesi ve hatta İtalya’nın Fransa’ya bu konu hakkında nota yayınlaması kamuoyunu adeta köpürtmüştür. Öte yandan faşist lider Mussolini’ye de çok ağır eleştiriler gelmiştir.(BB) Bu eleştiriler neredeyse Mussolini’nin şahsi kişiliğine hakaret düzeyine varmaktadır. Bu sebepten ötürü de İtalyan yetkililer iki basın arasındaki çekişmeyi sonlandırmak için Türkiye’ye ricada bulunmuştur.

Almanya’ya Tepkiler

Benzer şekilde emperyalizme karşı tepki Almanya’nın politikalarına karşı da oluşmuştur. Almanya’nın ve Almanya’ya destek veren diğer büyük devletlerin, 1933 Milletler Cemiyeti Ekonomi Konferansındaki Türkiye’nin ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin sanayileşmesinin “felaket olacağı” söylemi hem konferansta hem de basında ağır bir şekilde eleştirilmiş ve protesto edilmiştir. Bunun yanı sıra Türkiye, Almanya’nın ırkçı politikaları sebebiyle zulüm gören yahudi 40 profesör, 300 akademisyen ve 50 teknisyeni ülkemize davet etmiş ve onlara iş imkanı sağlayarak ülkedeki eğitime yüksek katkıda bulunmalarını sağlamıştır. Böylece Türkiye’de Üniversite Reformu da hızlanmıştır. Atatürk bilime önem veren bir lider olarak bu dönemde bizzat rol almıştır.

Atatürk’ün Anti-Emperyalist Politikalarının Uzun Vadeli Etkileri

Atatürk’ün yukarıda anlattığımız dış politika anlayışının ilk ve en somut meyvelerini 2. Dünya Savaşı’nda almıştık. Türkiye’nin bu kanlı savaşta tarafsız kalabiliyor olması Atatürk yönetiminin attığı zemine ve bu zeminin sonrasında geliştirilmesine borçludur.


Modern Türkiye’de Atatürk’ün Dış Politika Mirası

Ülkemiz coğrafyası gereği her anlamda “arada kalmış” (kültürel, siyasi vs.) bir ülke desek sanıyorum yanlış olmaz. Bu durum aslında ülkemizi statükocu olmaya da itmektedir. Bunun sebebi emperyalist ülkelerin genellikle kendilerini haklı çıkarma politikalarının ya uluslararası bir kamuoyu oluşturmak suretiyle yahut saf gücüne dayanarak yapmasıdır. Bu verilere baktığımızda da Türkiye coğrafyası gereği barışın öncüsü olmak ve en azından kendi çevresindeki barış statükosunu korumakla mükelleftir.

Statükoculuk: Atatürk Dönemi Türkiye’sinin Dış Politika Anlayışı – Sonuç

Sonuç olarak, Atatürk dönemi Türkiye’si, doğuş sebebi olan anti-emperyalist tutumunu her zaman korumuştur. Türkiye, sadece kendi çıkarlarına yönelik tehditlere karşı değil, aynı zamanda diğer milletlerin özgürlüğünün kısıtlandığı durumlarda da gücünün yettiğince emperyalizme karşı çıkmıştır. Atatürk’ün “Biz hayat ve istiklal isteyen bir milletiz ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı harcarız” söylemi, Türkiye’nin dış politikasında ana ilke olarak benimsenmiştir. Türkiye, Atatürk’ten bu yana “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine bağlı kalmalıdır.

Kaynakça

1. Baskın Oran-Türk Dış Politikası c.1 s.46
2. Çelebi, Mevlüt. “Hatay’ın Türkiye’ye İltihakı Sürecinde İtalya’nın Tepkisi” . Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 36, sy. 101 (Mayıs 2020): s.148.
3. BCA, BKM., s.35032, f.k.30.18.1.2, y.n.59.85.19. BCA, HVUKK., d.422110, f.k30.10.0.0, y.n.234.580.13.
4. Kayış, Y. (2020). TÜRK KARİKATÜRÜNDE İTALYA’NIN HABEŞİSTAN’I İŞGALİ. Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi, 3(1), 1-23
(BB) Çelebi, Mevlüt. “Hatay’ın Türkiye’ye İltihakı Sürecinde İtalya’nın Tepkisi”. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 36, sy. 101 (Mayıs 2020): 139-62.
Tan, M. Turhan, “İtalya Protesto Etmiş!”, Tan, 15 Temmuz 1939.
Us, Asım, “İtalya Hatay İşine Müdahale mi Edecekmiş?”, Vakit, 3 Temmuz 1939
Cumhuriyet, 14 Temmuz 1939.
Haber, 14 Temmuz 1939.
Ulus, 14 Temmuz 1939.
Vakit, 14 Temmuz 1939.
Yeni Sabah, 14 Temmuz 1939.
5. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 030-0-010-000-000-85-55-22.
6. League of Nations (1933), Journal of the Monetary and Economic Conference
7. “Konferansta Faaliyet Durdu: Murahhasımız Münir Bey, Alman Heyetinin Mütaleasında Cevap Vererek Bu Heyetin Beyanatını Protesto Etti” , Cumhuriyet. (1933, 11 Temmuz)
8. Arnold Reisman-Nazizmden Kaçanlar ve Atatürk’ün Vizyonu s.12
(DD) Klaus-detlev Grothusen. 1933 Yılından Sonra Alman Bilim Adamlarının Türkiye’ye Göçü. Belleten. 1981; 45(): 537-550.

Genç bir doğa bilimleri meraklısı olarak türdiriltimi, genetik, biyoteknoloji, zooloji, evrimsel biyoloji ve paleontoloji gibi alanlara ilgi duyuyorum. Pleistosen megafaunası, antik tembel hayvanlar ve paleofaunalar konusunda uzmanlaştım. "Türdiriltimi" teriminin Türkçeye kazandırılmasında ve konuya dair ilk kapsamlı makaleyi yazmakta öncülük ettim. "Türdiriltimi Etik midir?" başlıklı biyoetik makalem, Türkiye’de tıp biyoetiği dışındaki nadir çalışmalardan biridir. 2022'den beri Evrim Ağacı'nda bilim yazarlığı yapıyor, aynı zamanda Sapiens Medya'da editörlük ve bilim iletişimi görevlerini yürütüyorum. İleri düzeyde İngilizce ve İtalyanca biliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir